Hakan Bahçeci
Hakan Bahçeci Ağabeycilik

Ağabeycilik

Yakın geçmişte “Radikal İslam” yaftasıyla belki niyeti cidden temiz ve güçlü olan bir gençlik ezildi, törpülendi silikleştirildi. “Bu iş partiyle olmaz, tağuti rejimde yaşıyoruz, darul harp durumundayız, meal okuyun, Cuma namazlarına gitmeyin, cihada hazır olun” gibi kalıplaşmış cümleler söylenirdi ağabeyler tarafından.

 

            Yukarıdaki cümlelerin yanında “Devletimiz İslam, Anayasamız Kur’an” nevinden bayraklaşmış cümleler uçuşuyordu havada. Yanlış mıydı bu cümleler, yok değil. Lakin ne söyleyenin ağzında, ne dinleyenin ağzında berekete dönük olmadı. Siparişle söyleniyorlardı çünkü.

 

            Radikalcilerin ağzından düşmeyen bir şey daha vardı; ağabey. Ağabeyler ne buyurursa doğruydu, düşünmeye sorgulamaya gerek duyulmadan yerine getirilirdi. Ağabeylerin takdiri üzerine yorum yapmak samimiyetsizlik olarak algılanır, hatta emre itaat konusunda iman bakımından zafiyet addedilirdi.

 

            Radikalcilik dediğim olgunun dünyadaki farklı oluşumları çağrıştırdığının farkındayım. Kökten dincilik, fundamentalizm, Hizbullahçı gibi daha seküler kavramları kastetmediğimi belirteyim hemen. Ben bizzat, bu ülkede henüz genliğinin baharındayken çok çetin kışlara maruz kalan çocuklardan bahsediyorum. Evet, henüz çocukluktan yeni kurtulmuş gençlerin bazen kampuslarda, bazen sanayilerde, talebe evlerinde çok yakın bir zamanda gerçekleşecek devrimin hayaliyle yaşadığı zamanları söylüyorum.

 

            Niyetlerinde en ufak bir zayıflık, samimiyetsizlik, ciddiyetsizlik olmayan bu nesil çok güçlü verilerle donanmış durumdaydı, dinamiktiler, cesurdular, yarına dair, üzerinde tevhid yazılı bayrağın dalgalanacağına dair en ufak şüpheleri olmadan “sohbet” halkalarına katılmaya devam ediyorlardı. Çıkılan yol doğruydu da, gidilen yol sarptı ve desise doluydu.

 

            Bu neslin içi boşaltılmış politikayla uğraşmaya vakitleri yoktu, okumak, yazmak çok daha önemliydi. Öyle olması da gerekiyordu. Ve davet; bu nesil kendi anne babası dâhil tüm dış dünyayı inandığı nizama davet edilecek bireyler olarak görüyor, davet ediyor gelmeyenle çetin bir kavgaya giriyordu. Nitekim gidilen evler Erkam’ın evi, diğerleri Nedve idi.

 

            Ne var ki, iki şey gözden kaçıyordu; ilki, düşünmeye ve düşünce gücünün tesirine olan ihtiyaç yok sayılıyor diğeri ise ağabeye sonsuz bir güven duyuluyordu. Bilmem kim ağabeyin selamı tüm işleri yönetiyor, ağabeyler sorgulanmaz ve hatasız görülüyordu. Gidilecek yer, satın alınacak ürün, okunacak kitap, kavga edilecek kişi hep ağabeylerin tasarrufundaydı. Aslında bu durum çok da önemli değildi nasılsa senin yerine düşünen biri vardı.

 

            Düşünen sadece ağabeyler değildi elbet. Sistemin ağa babaları bu yolu çok basit bir iki hamleyle kendi dümen suyuna çevirmeyi bildi. Onlar bunu zaten yapacaktı da bizim ağabeyler bunu fark edinceye kadar vakit geçmiş oldu. Şimdi hizmetin ağabeyleri bunu ne zaman fark edecek merak ediyorum doğrusu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hakan Bahçeci Arşivi