Adam nasıl kazandı?
Atılan bazı twitler kısa zamanda kültleşip, gündelik hayatta deyim yerine kullanılabiliyor. Abdullah Gül’ün vakti zamanda yazdığı insan gerçekten hayret ediyor twiti, veya Fatih Terim’in nerede kalmıştık? twiti gibi. Seçim gecesine ise Muharrem İnce’nin adam kazandı twiti damgasını vurdu. Son birkaç aydır yaşanılan süreci, belirsizlikleri, insanların kaygısını iki kelime ile özetledi. Peki, adam nasıl kazandı?
Seçim sürecinde özellikle anket şirketleri üzerinden hep bir spekülasyon yapılmaya çalışıldı. Seçimin ikinci tura kalacağı kesinmiş gibi bir atmosfer oluşturuldu. Türkiye’nin önemli bir kısmını oluşturan sıradan vatandaşın(!) ise bu tarz iddialar hiç umurunda bile değildi. Zaten büyük bir kısmı bu iddiaları duymadı bile. Çünkü sosyal medyayla çok haşir-neşir olan kitlenin şöyle bir yanılgısı var. Sosyal medya çok önemlidir, her şeydir. Öyle bir şeyin olmadığı gerek sosyal, gerekse siyasi hayatta çeşitli örneklerle defalarca ispatlandı ama tabi ki anlayana…
İnsanlar her türlü dedikoduya, rakip siyasilerin destekçileri tarafından maruz kaldıkları mahalle baskısına, uğradıkları hakaretlere rağmen gittiler ve 16 yıldır inanıp güvendikleri adama oy verdiler. Ne diğer adayların rüşvet kokan vaatleri, ne de patates, soğan fiyatları etkili oldu oy verirken. Çünkü sıradan vatandaşın derdi de sıradandı. Onun derdi; Türkiye’nin geleceği, bölgede sürekli odunu taze tutulan ateşle başımıza örülmeye çalışılan sorunlar, terör örgütleriyle kararlı mücadele vardı. Sıradan vatandaş bir akşam yemeğine bin lira veren insanların patates, soğan edebiyatı yapmasına elbette kulak asmadı.
Seçimin ardından AK Parti’nin oylarının Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oylarından daha az olması bir kez daha güçlü lider farkını ortaya koydu. Tabi ki AK Parti içerisinde yaşanılan rehaveti de… Anlaşılan metal yorgunluğu daha geçmemiş. Seçim sürecini yakından takip eden hemen herkes zaten partinin çok iyi bir çalışma yürütmediğinden şikâyet ediyordu. Bütün yük Erdoğan’ın omuzlarındaydı. Erdoğan nasıl olsa tek başına kazanırdı… Elbette Erdoğan tek başına üstüne düşeni yapıp halkın yarısından fazlasının oyunu almayı başardı. Halk çok açık bir mesaj verdi; ülkenin geleceği için senin arkandayız ama partinin biraz çekidüzen verilmeye ihtiyacı var…
Şöyle somut bir örnek vereyim; ben Ankara’da yaşıyorum, seçim sürecinde oturduğum mahalle de bir tane bile AK Parti afişi göremedim. Geçtiğimiz seçimlerde kadın kolları üyeleri ev ev dolaşıp, broşürler dağıtarak insanlara partinin vaatleri, milletvekili adayları hakkında bilgi verirlerdi, bu seçimde uğrayan bile olmadı. Ya hiç yapamadınız, posta kutusuna bari bir broşür ataydınız. Öyle Çankaya’da falan oturduğum yok, Mamak’tayım. AK Parti böyleyken, MHP’nin afişleri her taraftaydı. İşyerine gelirken cadde boyu MHP’li milletvekili adaylarının isimlerini okuduk.
Konya’da da durum farklı değildi. Bayramla birlikte yaklaşık on gün Konya’da kaldım. Ankara için söylediğim şeylerin aynısını Konya’da da gördüm. Anlaşılan parti teşkilatı Cumhurbaşkanı Erdoğan’a güvenerek Ramazan ayını, bayramı, sıcakları da bahane edip üzerine düşeni tam anlamıyla yapmadı. AK Parti’nin Konya’da oy kaybetmesinin temel sebeplerinden birisi de teşkilatın bu tutumu oldu. Elbette Tahir Akyürek’in daha aday adaylığı döneminde vatandaşın tepkisini çekmesine rağmen aday gösterilmesinin de bir etkisi olmuştur ama bütün sorumluluğu Akyürek’in üzerine atmakta haksızlık olur. AK Parti teşkilatı Cumhur İttifakının yanında AK Parti’nin kendisine oy verilmesinin de ne kadar önemli olduğu yeterince anlatamadı.
Ülkemizi gelecek beş yılda yönetecek kadrolar yavaş yavaş şekilleniyor. Seçimin ardından partilerde elbette bir özeleştiri yapılacaktır. Cumhurbaşkanı Erdoğan kendi kişisel çabası ve halkın desteğiyle görevine kaldığı yerden devam edecek. Eminim ki parti içerisinde seçimin muhasebesi yapılacaktır. Bu teşkilat yapıyla benzer zorluklar yerel seçimde de yaşanılır. Bir kaza yaşanılmaması için şimdiden önlem alınmasını gerekiyor.