Seyfullah Koyuncu
Seyfullah Koyuncu 15 Temmuz 2016...

15 Temmuz 2016...

O akşam Kültürpark’ta birkaç arkadaşımla birlikte oturmuş çay içiyor, muhabbet ediyorduk. Muhabbet esnasında sosyal medyaya birkaç görüntü düştü; İstanbul Boğaz Köprüsü’nün askerler tarafından trafiğe kapatıldığına dair. Saat 22.00 – 22.30 civarıydı.
 
İlk başta olayı algılayamadık, anlamaya çalıştık. Boğaz Köprüsü askerlerce neden kapatılırdı ki? Allah biliyor ya, olayın bir terör saldırısı olma ihtimalini düşündük o anda. 28 Şubat’ta yaşımız küçüktü, hayatımızda hiç darbe görmemiştik. Bu olayın bir darbe olma ihtimali o yüzden aklımıza hemen gelmedi.
 
Ya da bunun bir darbe olduğunu düşünmek bize ağır geliyordu…
 
Birkaç telefon görüşmesi ve biraz araştırma sonucunda anladık ki bu bir darbe girişimi!
 
O anda sadece biz değil, Kültürpark’ta oturan neredeyse herkes bir anda ayağa kalktı. Herkes birbirine ‘darbe yapılıyor’ diye haber veriyordu. Ayağa kalkan yola koyuldu, herhalde karşımıza o anda biri çıksa gözümüzü kırpmadan indirebilirdik.
 
Hepimizin içinde yoğun duygular, karmakarışık hisler. Sesim kısılana kadar bağırmak istedim. Belki de en çaresiz kaldığım anlardan biridir. Ne yapacağımı bilemedim.
 
Sokaklar bomboştu. Nereye gideceğimizi bilmeden yürüyorduk, vatansız kalmışçasına.
 
Öyle ya, vatan elden gitmek üzereydi. Organize olmak gerekliydi. Valilik önüne gittiğimizde henüz birkaç kişi vardı. Bir süre bekledikten sonra neredeyse tamamı bizim yaşıtımız olan onlarca genç meydana gelmeye başladı.
 
Bir anda sayımız yüzleri, hatta binleri buldu. Hep birlikte caddelerde bağıra bağıra yürümeye başladık. Kan ter içinde, tekbirler eşliğinde. Tüylerimin diken diken olduğu o anda bacaklarımı hissetmediğim halde, önüme bir tank çıksa da mücadele etsem istedim.
 
Çevremdeki gençlerden öylesine bir özgüven almıştım ki. O gün bir kere daha anlamıştım milletimizin de vatanımızın da kıymetini.
 
O gece, Salalar okunmaya başlayınca ağladığımı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ekranlarda görünce kalbimin nasıl heyecanla attığını hatırladıkça hala gözlerim dolar.
 
Ne kadar anlatmaya çalışsak da o geceyi yaşamayan tam idrak edemiyor…
 
En üzücüsü de 15 Temmuz gecesini hala tiyatro olarak görenler var. Tankların önünde duran milletin gözünün içine baka baka diyorlar bunu…
 
Birileri hala bu milletin ferasetini ve cesaretini anlamış değil. O gece çoluğuyla çocuğuyla genciyle yaşlısıyla meydanlara akın eden bu millet, yine aynı durumlar olursa yine aynısını hiç düşünmeden yapar. Her ne pahasına olursa olsun darbeye dur der ve düşmanların önünde durur.
 
15 Temmuz bir milletin dilişinin ve tarihe altın harflerle geçişinin adıdır. Bu tarihin önemi, neye tekabül ettiği, günler geçtikçe daha iyi anlaşılmaya başladı. O gün verilen mücadelenin önemi daha net anlaşıldı.
 
 
Bir kez daha anlaşıldı ki, bizim milletimiz asla esareti kabul etmez. Bayrağı, namusu ve dini için gözünü kırpmadan canını verir. Bu ülkede millet iradesinden daha güçlüsü yok. Biz 15 Temmuz’u unutmadık, unutmayacağız, bundan sonrada gelecek nesillere unutturmayacağız. Rabbim bir daha 15 Temmuz’ları göstermesin…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Seyfullah Koyuncu Arşivi