Zaman ve mekân
Bizler, yaşadığımız bu zamana ve mekâna hakkıyla şahitler olabilmek için bugün dünyada olup bitenleri de hakkıyla tahlil etmek durumundayız. Aksi halde hem tarihin akışı içinde hem de o büyük hesap gününde yanlış yerde olma tehlikesiyle karşı karşıya kalabiliriz (Allah muhafaza buyursun). Bizler yaptıklarımız kadar yapmadıklarımız, söylememiz gerekirken söylemediklerimizden de sorumluyuz. Tüm bunların bilincinde olmak ve buna göre hareket etmek zorundayız.
İnsanlara karşı adil olmamız gerekirken, olaylara bakışımızda adil olmalıdır. Olayın zahir yönü aslında zannettiğimiz gibi değil, farklı olabilir. Zaten Yüce Rabbimiz ‘’Ey iman edenler, zannın çoğundan kaçının; çünkü zannın bir kısmı günahtır’’ buyuruyor yüce kitabımızda. (49/12)
İnsanlar hakkında sadece duyduklarımızla karar vermek de büyük veballere sebebiyet verebilir. Bu durumun en popüler örneği bu ülkenin Reis-i Cumhuru olan Recep Tayyip Erdoğan’dır. Zira benim dedikodu kazanı olarak tabir ettiğim sosyal medyada yazılanlarla belli bir kanaate varıp hüküm vermek çok kolay ve popüler hale gelmiş olduğundan Erdoğan hakkında yalan, yanlış ve hakaretvari sözlerin haddi hesabı yoktur.
Bu tarz yerlerde yayılan şayialar ise adeta vukuundan beter bir durumdur. Bu nedenle yaptıklarımıza, söylediklerimize dikkat etmeliyiz. Bir kötülüğe vesile olan, yayılmasına yardımcı olan onu yapmış kadar vebal sahibidir.
Recep Tayyip Erdoğan’ın birçok kesim tarafından hedef seçilmesinin ana nedenleri, ‘’Dünya beşten büyüktür’’ demesi, Filistin davasını savunması, İsrail Cumhurbaşkanı’na ‘’siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz’’ demesi, ülkemizde milli sanayi hamlesine ağırlık vermesi, vesayet odaklarını temizleyip ‘’yeter, sözde mühürde milletindir’’ demesidir.
Erdoğan, bu yaptıklarıyla adeta günümüzün firavunlarına karşı hakkı, adaleti haykıran ender bulunacak bir siyasetçidir. Elbette insan olması dolayısıyla hataları, yanlışları olabilir, olacaktır, lakin sadece hatalara odaklanıp, yapılan güzel işler görmezden gelinirse çok büyük haksızlık yapılmış olur.
Cihadın en büyüğü, zalimin yüzüne karşı doğruyu söylemektir. Hangi birimiz menfaatlerimizi kaybetme pahasına zalime karşı durup, doğruyu haykırabiliriz, biraz düşünmemiz gerekir. Lüks ve konforlu bir hayatı kendine tek yaşam biçimi olarak belirleyen günümüz insanı, bu rahatını sadece tek bir kelimeyle bozacak cesareti ve imanı kendinde bulabilir mi?
Türkiye, bugün birçok devletin; bir kısmı açık büyük bir kısmı ise kapalı olmak üzere baskısı ve tehdidi ile karşı karşıyadır. ABD, PYD marifetiyle güney sınırımızda terör devleti ile bizi kuşatmak isterken, Almanya ise sözde soykırım yalanlarıyla bu kuşatmaya dâhil olmaktadır. ABD ve Rusya başta olmak üzere birçok batılı devlet PKK maşasıyla Güneydoğu’yu yakıp yıkarken, bugün bize düşen birlik beraberlik içinde olabilmektir.
Kurtuluş Savaşını kazandığımızdan daha kötü bir durumda değiliz Elhamdülillah, şu an en çok ihtiyaç duyduğumuz şey, tüm dünyaya bir olduğumuzu, iri olduğumuzu göstermektir.
Rabbim devletimize zeval vermesin, Milletimizin birliğini beraberliğini daim eylesin, Ordumuzu muzaffer eylesin.
Selametle..