Ömer Kocabaş
Ömer Kocabaş Yurtta sıkıntı cihanda sıkıntı

Yurtta sıkıntı cihanda sıkıntı

Son derece sıkıntılı, insanı bunaltan günlerden geçiyoruz. Filistin’de yaşanılan zulüm, soykırım en azından bizim için gündemin ilk sırasında yer almayı sürdürüyor. İçeride ise Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasındaki güç kavgasının sonucunun nereye varacağı merakla takip ediliyor. Sivil bir anayasa yapılıp, kanunların net bir şekilde ortaya konulmadığı sürece aynı yerde dönmeye devam edeceğiz. 15 Temmuz’un üzerinde yedi yıl geçmesine rağmen yargımıza olan güvenin bir türlü sağlanamamasının ayıbı ise sorumlularının üzerinedir. CHP kongresinde ise değişenin sadece genel başkanın ismi olduğu, zihniyetin aynı kaldığı kısa sürede görüldü. Daha doğrusu bizim bildiğimiz şeyi bazıları kendi gözleriyle görmüş oldular. Yerel seçimde yine vatan haini, marjinal gruplarla işbirliği yapan bir CHP ile karşılaşacağız. Şaşırmadık, umurumuzda da değil, bizim çok daha önemli, yoğun bir gündemimiz var…

İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi hafta sonu olağanüstü bir toplantı gerçekleştirdi. Açıkçası toplantıdan pek bir umudumuz yoktu ama yanılmayı da çok istemiştik, maalesef yanılmadık. Birbirlerine karşı meydan okumayı, asıp kesmeyi seven sözde liderler iş İsrail ve Amerika olunca bir kez daha süt dökmüş kediye döndüler. Türkiye dışında gayret gösteren bir ülke olmadı. İİT ve Arap Ligi’nin Birleşmiş Milletler’den bir farkının olmadığını bir kez daha görmüş olduk. O kadar devletin bir araya gelmişken yapması gereken İsrail’e örneğin 48 saat süre verip gerekirse savaşa hazır olduklarını söylemek olmalıydı. Fakat yuvarlak bir kınamayla, kaygılıyız demeyle geçiştirdiler. Filistin’de şehit edilen herkesin akan kanında pay sahibi olmanın utancı toplantıdaki bütün liderlere yeter de artar bile.

Hadi İsrail’e topyekûn bir savaş açmaya cesaretiniz yok anladık. İsrail ile her türlü ticari, diplomatik ilişkileri askıya alıp ambargo uyguluyoruz, İsrail’e hava sahamızı kapatıyoruz bari diyebilin. Bu kadarını bari yapın. Lakin şuncağız şeye bile cesaretleri yok. Aynı eleştiriyi kendi hükümetimize de yapıyoruz. Tek başına bir savaş ilan etmek elbette akıl kârı değil ama hiç olmadı ilişkileri askıya almalıydık, almalıyız. Bizim diğerlerinden bir farkımız olmalı. Çünkü biz beklenilen, umut edilen ülkeyiz.

Hiçbir yaraya merhem olmayan, adet yerini bulsun diye yapılan toplantıdan geriye magazin kaldı. İran Cumhurbaşkanı 11 yıl sonra Suudi Arabistan’a giden ilk İran lideri olmuş. Suriye’nin eli kanlı lideri Esed’in toplantı sonrasındaki aile fotoğrafında yer alması da dikkat çeken bir başka detaymış. İsrail bu boş toplantıdan aldığı cesaretle katliamına kaldığı yerden dozunu daha da artırarak devam ediyor. İslam Dünyası’nın anlı şanlı liderleri de kaygıyla izlemeye devam etsinler.

Bir yandan bu gelişmeler olurken diğer yandan bir yargı kriziyle baş başa kaldık. Hukukçu değilim, konunun detaylarına çok vakıf olmamakla birlikte kamuoyuna yansıyan kısmını takip etmeye çalıştım. Bizim yasalarımız olabildiğince muğlâk yazıldığı için herkes istediği yere çekip, kendince bir yorumda bulunabiliyor. Yargıtay’ın kararı kesin olmasına rağmen Anayasa Mahkemesi işi yokuşa sürüp, süreci baştan başlatmaya çalışıyor. Mahkûmiyeti kesinleşmiş birini milletvekili olarak meclise sokmak için sınırlar zorlanıyor.

İş yargı bağımsızlığına, siyasi baskıya kadar gitti. Karara imza atan Yargıtay üyeleri hükümetin adamı olurken, Anayasa Mahkemesi’nin üyeleri galiba uzaydan geldi. Kaç yıldır sivil bir anayasa yapılmazsa işte böyle saçmalıklarla uğraşmak zorunda kalırız. AK Parti hükümetleri de ne kadar beceriksizmiş ki 20 yılı aşkın zamandır iktidar da olmasına rağmen bir türlü yüksek yargıyı ele geçirmeyi başaramamış(!) Sivil anayasa işinin şakasının olmadığını bir kez daha gördük. 17-25 Aralık yargı darbesinin benzerinin yaşanmaması için bir an önce harekete geçilmeli. Yargı organlarındaki FETÖ kalıntılarıyla ilgili iddiaların araştırılması için illâki büyük bir musibet mi yaşamamız gerekiyor. 15 Temmuz’un üzerinden bunca yıl geçmesine rağmen aynı şeyleri konuşmaya devam ediyoruz. Sorumluluk sahibi makamlar da bulunanlar gereken tedbiri almak zorundadır. Çok şey değil, milletimize olan inancımız kadar devletimize de güvenmek istiyoruz.

Arap ülkelerinin, İran’ın konu İsrail ve Amerika olunca nasıl birer kâğıttan kaplana dönüştüklerini bir kez daha gördük. Bizi şaşırtan kendi hükümetimizin daha fazla sorumluluk almamasıydı. Sadece diplomatik temaslarla bir sonuca ulaşmak mümkün değil. İş İsrail’in keyfine bırakılmış durumda. İsrail’in anladığı dilden konuşmak için yumurtanın kapıya dayanmasını mı bekleyeceğiz? İsrail’in son 20 yılda Kuzey Kıbrıs’ta satın aldığı topraklara bile bakacak olursak tehlikeyi görebiliriz. Gazze’de gereken karşılığı veremezsek Kıbrıs başta olmak üzere yeni Gazzeler ile karşı karşıya kalacağımız kesindir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Kocabaş Arşivi