YÜKSEKÖĞRETİM VE KONYA
Üniversite giriş sınavı sonuçları açıklandıktan sonra bir programa yerleşme umudu olan öğrenciler ve ailelerinde tatlı bir telaş başladı. Hangi üniversite, fakülte veya bölümü seçeceklerini istişare ediyorlar. Maddi ve manevi olarak mutlu olabilecekleri alanlara yönelecekler.
Ülkemiz genç nüfusa sahip. Açılan yeni üniversiteler ve artırılan kontenjanlara rağmen öğrencilerin büyükçe bir kısmı ya açıkta kalacak ya da geleceği olmadığını düşündükleri bölümlere kayıt yaptırmak zorunda olacaklar.
Genç nüfus hareket demek; yeni ihtiyaçlar demek; yeni yatırımlar demek. Gelişme ve kalkınma döneminde yükseköğretime yeterince kaynak ayırabiliyor muyuz, konusu ayrı bir mesele. Ama toplumun ve genç nüfusun genel manada eğitim noktasında mutlu olmadığı aşikâr. Mutsuzluk bazen bilgi eksikliğinden bazen de genel manada tatminsizlikten kaynaklanıyor.
Konya yükseköğretim imkânları bakımından oldukça şanslı bir şehir. Öğrencilerin talep edebileceği fakülte ve bölümlerin neredeyse tamamı şehirde mevcut. Önümüzdeki günlerde müjdesini vermeyi umduğumuz Eczacılık Fakültesi ile beraber Konya’da yok, olmayacak.
Başarı sadece sayı bakımından değil, içerik açısından da var. Her bakımdan ülke ortalamasının üzerinde bölümlere sahibiz.
Dünyadaki genel eğilim bölüm ve programların karşılaştırılması şeklinde. Her bakımdan mükemmel bir üniversite bulmanız mümkün olmayabilir. Ancak, üniversitenin öncü olduğu, rekabet gücü yüksek bölümlerini teşvik ettiği bir yapılanma var. Derecelendirme de çoğu zaman bölümler itibariyle oluyor.
Bir dönem görev yaptığım Yükseköğretimin yeniden yapılandırılması programı olan Bologna çalışmaları vesilesi ile farklı üniversitelere ilişkin bilgi sahibi olmuştum. İsimlerinden sitayişle bahsedilen kurumların bilimsel olarak o kadar da güçlü olmadıklarını fark ettim.
Şehir olarak kurumlarımızı acımasızca eleştirme gibi bir huyumuz var. Alır, yerden yere vururuz. Buna bazen mezunlarımız da dâhil olurlar. Bindikleri dalı kesen insanlardan ne beklersiniz.
Ayrıca, başka üniversitelerde hiç bulundular mı? Hangi kritere göre eleştiriyor, karalama yapıyorlar? Bu soruların cevabı yok tabii ki.
Oysa başka kentlerde, başka üniversitelerde buna pek rastlamazsınız. Kimse kendi yavrusunu, büyüttüğü bebeğini boğmaz. Konya’da belli kesimler yapıyor bunu.
Eğitim ve öğretimin pek çok boyutu var. Bunlardan biri öğrencilerin yerleştirilme dilimleri. Paralel’in çok iyi bildiği bir şeydir bu: Başarılı öğrencileri yemek, barınma, burs adı altında kapıp, onların başarılarıyla yeni gelecek öğrencileri çekmek.
Ankara ve İstanbul’daki nev zuhur üniversiteler de böyle. Kaç yıllık tarihin, kaç kuruşluk başarın var ki en başarılı öğrencileri çekebiliyorsun?
Altyapı boyutunu yabana atmamak gerekir. Gerekli araç, gereç ve mekanizmaya sahip üniversiteler başarılı oluyorlar.
Sonra, başarı bir günün hikâyesi değil. Tarih ister, altyapı ister, maddi güç ister. Ama yetmez. Ayrıca başarıyı görebilecek gözlere ihtiyaç duyar.
Necmettin Erbakan Üniversitesi’nde de tatlı bir telaş var. Her şey tercih yapacak, bundan sonraki dönemde hayatlarının en değerli dönemlerini Konya’da geçirecek öğrenciler düşünülerek planlanıyor. Bu, üniversite açısından eve yeni bir kiracı almaktan öte, aynı evi paylaşacağınız hayat arkadaşı bulmaya yakın bir durum.
Dışarıdan bakınca içeriği net göremeyenlerin anlamadığı şey, öğrencilerle ilişki sadece eğitim hayatları boyunca olmadığıdır. Sonuçta, kalıcı dostluklar, kalıcı ilişkiler ve kalıcı aşinalıklar bırakılıyor.
O nedenle kurumlarımızı harcamada bonkör davrandığımız gibi, kurumlarımıza bakışımızı güzelleştirmede de cömert olmalıyız. Bindiğimizi dalı kesmemeli, ‘Konya şöyle’, ‘Konya böyle’ diye olumsuzlukları öne çıkaran tavırlara da bürünmemeliyiz.
Konya’da bir sıkıntı yok. Sıkıntı bazı insanlarda. Yıllarca yapmaya çalıştığınız bir eseri bir çırpıda kestirip, atmada.
Konya tarihindeki gibi kuşatıcı ve müşfik olmalı. Konya’ya taşınacak on binlerce öğrenci artık Konyalı olacak. Nüfusumuzda ve nüfuzumuzda artış gerçekleşecek. Bu gençler sadece ekonomik kaynak değil, aynı zamanda bizim gönül elçilerimiz olacaklar. Şehir ve sakinleri olarak bu hususlarda dikkatli olmamız gerekiyor.
Ne konuştuğumuzu, nasıl davrandığımızı ölçüp, biçme vakti geldi de geçiyor...