Prof. Dr. Önder Kutlu
Prof. Dr. Önder Kutlu YEREL SİYASET VE ETİK İHLALLERİ

YEREL SİYASET VE ETİK İHLALLERİ

Siyasi karar alan aktörlerin, siyasetçilerin faaliyetlerinde toplumca genel kabul gören birtakım ilkelere ve değerlere göre hareket etmeleri gerekir. Bu değerlere ‘etik’ ilkeler diyoruz. Bu şahısların, toplum adına karar verirken, milletin hissiyatına tercüman olacak tercihlerde bulunmaları, gerek eylem ve işlemleriyle, gerekse genel anlamda duruşlarıyla topluma güven vermeleri beklenir.

.Merkezi ve yerel düzeyde görev yapan tüm siyasetçiler bu kapsamdadır Önemli olan husus kamu gücünün kullanılması, toplum adına tercihlerde bulunulmasıdır; siyasetin seviyesi ya da şekli değil. Karar vericiler sorumluluklarının farkında olmalı, yetkinin kendilerine değil o anda işgal ettikleri makama ait olduğunu unutmamalıdırlar.

Siyasetin yapılma biçim ve yöntemi son dönemlerde kamuoyu tarafından çokça tartışılıyor. Seminerler, sempozyumlar, bilimsel toplantılar düzenleniyor. ‘Siyaset hangi ilkelerin yol göstericiliğinde icra edilmeli’ tartışmaları sürdürülüyor.

Gündemimizi meşgul eden birtakım yolsuzluk iddiaları bu tartışmaları tetiklemişe benziyor. Kamuoyu şu sorunun cevabını aranıyor: ‘Karar vericiler ne şekilde davranırlarsa etik ihlali yapmış, hangi biçimde hareket ederlerse etik ilkelere uymuş olurlar’.

Başbakan Davutoğlu’nun konuya olan hassasiyeti malum. Geçtiğimiz Ekim ayında Ak Partili belediye başkanı, meclis üyesi, milletvekili ve teşkilat mensuplarına karşı yöneltilecek etik dışı davranış iddialarını araştırmak/soruşturmak üzere bir birim kurulması konusunda Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’e talimat verdiğini biliyoruz.

Kamu gücü kullananların zaman zaman rutin dışına çıkarak, belki kendilerine ya da yakınlarına belki de beraber siyaset yaptıkları kişi ya da kuruluşlara ayrımcılık, ‘kıyak’, kayırıcılık yapmaları söz konusu olabilir. İnsanın olduğu yerde, bilerek veya bilmeden, yanlışlar yapılabilir. Her partide olabilir: Ak Parti, CHP, MHP fark etmez.

Mesele tartışılırken bakılacak husus; ‘yanlışlar sistematik mi, yani yaygın ve düzenli mi’ ‘yanlışların üzerine gidiliyor mu’ sorularıdır. Sistematikse ve yolsuzlukların üzerine gidilmiyorsa, o zaman ciddi problem var demektir. Peygamber efendimizin: ‘Bunu yapan kızım Fatıma da olsa ona da aynı cezayı verirdim’ demesinin arkasında yatan mantık da budur.

Etik değerler üniversite ve yerel yönetimler gibi yerinden yönetim kuruluşlarında biraz daha önemli. Zira bu kuruluşlar kendilerine ait özel bütçeleri kullanan, özerk karar verme mekanizmalarına sahip, tüzel kişilikleri bulunan birimler. O nedenle bu kuruluşlar ‘hata’ yaptıklarında tespiti zor; yanlışlarla mücadele hukuki açıdan sıkıntılı; düzeltilmesi nispeten sorunlu.

Odaklanılması gereken sorular şunlar: Türkiye’de yerinden yönetim kuruluşları etik değerlere ne kadar önem veriyor? Hangi etik ilkeler daha önemli? Uygulamalar nasıl ve kim tarafından denetlenmelidir?

Üst düzey kamu görevlilerini etik açıdan denetleyen Başbakanlık Etik Kurulu tarafından kabul edilen ‘Kamu Görevlileri Etik Davranış İlkeleri ile Başvuru Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik’ belli ilkeler belirlemiş: ‘Sürekli gelişim, katılımcılık, saydamlık, tarafsızlık, dürüstlük, kamu yararı, hesap verebilirlik, öngörülebilirlik, hizmette yerindenlik ve beyana güven’.

Bu ilkeler yerel yönetimlerde ve yükseköğretim kuruluşlarında da geçerli. Kamu hizmetinden özel bir ayrıcalık elde edilmesi, ‘bal tutanın parmağını yalaması’ uygun değil. Sözgelimi, belediyelerde imar rantları bu manada en tartışmalı konu. Aldığınız bir kararla birilerini ‘ihya’ edebiliyor, diğerlerini ‘batırabiliyorsunuz’. Bu aynı zamanda o beldede yaşayan herkesi ilgilendiriyor. Konu çok derin. Düşünün ki, denetim ve gözetim sorumluluğu size verilmiş bir kurumdan kendinize hediye, çocuğunuza burs vs. türü menfaat temin ediyorsunuz. Bulunduğunuz görevde olmasanız, o hediye size verilmeyecek, o burs sağlanmayacaksa, kuşkusuz bir etik ihlali vardır. Peki, ya ‘iş takipçiliği’ yapan siyasetçilere ne demeli?

Yazılarımızda altını çizdiğimiz, genel seçimlerin ‘milat’ olması, bu açıdan da önemli. Seçimlerden sonra ‘paralelle’ mücadele süreci, partinin kendi ‘içindeki paraleli’ de gündeme getirecektir. Zira, bu anlamda yanlış yapan aynı zamanda bir başka ‘paralel’ yapı demek.

Ak Parti’nin, genel seçimlerden sonra, özellikle kendi partisinden olan belediyeler ve başkanları hakkında çok ‘ciddi’ ve ‘sürpriz’ adımlar atacağı konuşuluyor. Etik ihlali yapanlara birtakım ‘yaptırımlar’ gündeme gelecek. Niçin seçimden sonra? Çünkü seçim sathı mailinde problemleri sağlıklı biçimde tartışamıyoruz. Sapla-saman birbirine karışıyor. Dört bakanla ilgili Yüce Divan tartışmaları sağlıklı mı yürüyor Allah’ın aşkına?

Birilerinin ‘bugüne kadar sorunsuz geldim, bundan sonra da bir şey olmaz’ yaklaşımı bana bir hikâyeyi hatırlattı. Halatı koptuğu için yirminci kattan düşmekte olan bir asansörde iki kişi bulunmaktadır. Asansör üçüncü kata gelir; hala düşmektedir. Şahıslardan biri diğerine dönerek: ‘Allah’a şükür buraya kadar bir şey olmadan geldik, son üç katımız kaldı, bundan sonra bir problem çıkmaz’ der.

Bazı yerel yöneticilerin aynı yaklaşıma sahip olduklarını görüyoruz. ‘Buraya kadar sorunsuz geldik…’ yaklaşımı bir yere götürmez. Konu gündeme geldiğinde, yanlışı olanlar hesap verecekler.

‘Adalet mümkün temeli’ ise ‘hak ve hukuk’ uğruna kimse dokunulamaz değil.

Bu arada, Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’in, medyaya yansıyan, ‘akrabayı gözetin’ görüşü son derece yanlış. Akrabanızı kendi mal ve mülkünüzle gözetebilirsiniz, milletin mal ve mevkiiyle değil.

Başbakanımızın duyarlığı konusunda benim hiç kuşkum yok. Zannımca o, önce Konya’ya bakacaktır: ‘Bir şaibe, yolsuzluk, yanlış var mı’, diye. Bir arkadaşım anlattı. Öğretmeni olan babası, sınıfta bir ‘bahane’ bulup önce onun ‘kulağını çekermiş’ ki, diğerlerini daha kolay ‘terbiye’ edebilsin.

Bilmem anlatabildim mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Önder Kutlu Arşivi