Sıtkı Yonca
Sıtkı Yonca Yazı yazmak

Yazı yazmak

Yeni Haber’in değerli yazarı Ayşe Atsan Hanım kanalıyla Yeni Haber’de yazı yazmam teklif edilince doğrusunu isterseniz şaşırmadım değil.

     Heyecan mı?

Otuz beş yaşı ‘’Akıl Çağı’’ kabul ederek sevgide bile seçim paradoksu yaşayan ,mat ,donuk, bunalımı hayat felsefesinin merkezine koyan ve duygularından istifa eden Fransız ‘’Varoluş’’çuJ.P.Sartre gibi  birisi olmadığımı söylemem her halde gereksiz. Otuz beşi çok gerilerde bırakmış olmanıza rağmen otuz beş öncesi(!) heyecanınız yoksa o işe başlamanın sizce bir anlamı olabilir mi? Bende ki şaşkınlık aptallığı değil, heyecanı kelimelerle izah etmek gibi bir aptallığa düşmemeyi  ifade eder.

    Burayı geçtim.

Yazı yazmayı kabul etmek demek ağır bir sorumluluğu da kabul etmek demektir.

    Neden?

    Bizim medeniyetimizde kağıt ve yazının fiziksel  bir değerin ötesinde çok özel bir anlam taşıdığını; o medeniyetin ‘’Kitabının’’ vahiy ve dolayısıyla manevi orijinli olduğu halde kağıt ve yazıyla maddileştiğini; o medeniyette yaşananlar, istenilmeyen türden bile olsa yorumunun ‘’yazgı’’ yani  ‘’alın yazısıyla’’ karşılık bulduğunu; o medeniyetin bireyleri yerde, sıradan, yazılı bir kağıt parçasını hemen kaldırıp kirlenmesin diye duvarda kovuk arayan şuurun sahipleri olmak gibi bir erdem taşıdığını; o medeniyetin mirasçıları, bilgisayar çağına rağmen,  eline yazılı bir kağıt geçmeden devletle olan rabıtasının sağlam olmadığına inanan bir anlayışı temsil ettiğini bildiğim için.

    Ne dersiniz? İlk aklıma gelenleri sıralayıverdiğim bu kıymet izafiyeti sizce de ağır bir sorumluluk altına girmeyi gerektirmiyor mu?

    Bilgisayar teknolojisinin kağıt ve yazıyı tahtından indirdiğine dair spekülatif yaklaşımlar hiç ilgimi çekmiyor nedense.

    Bilgisayar madem kağıt ve yazının yerini doldurmuştur da ,okumayı seven bir millet olmadığımız tekrarlanıp dururken nasıl oluyor da sadece ulusal bazda yayın yapan gazete tirajları 3.5-4 milyonu bulabiliyor. Buna bir de yerel basın rakamlarını ekleyip etkisini  dörtle çarpın bakalım karşınıza ne çıkacak.

Dahasını söyleyeyim de kimse üzerine alınmasın. Bilgisayar okur-yazarlığı açısından sosyal statü kazanmış bir insan gösteremezken  veya göstermede zorlanırken, kitap veya gazete okuyan insanların hemen hepsinin sosyal bünyede en azından hayret uyandıracak ölçüde bir karşılıklarının olduğunu söylemem  size çok mu iddialı geliyor?

     Bilgisayarın bir saatten fazla izlenmemesi yönünde bilimsel uyarılara rağmen kitap ve gazete konusunda her hangi bir zaman sınırlaması yapılmadığını söylemek  bile fazladan.

     Temiz paylaşımları tenzih ederek söylemek istiyorum ki; sosyal medya paylaşımlarında kullanılan kelimeler ve kurulan cümleler insanın yüzünü kızartacak kadar seviye kaybediyorken, ulusal medyada  CIA ajanı 3-5 küfürbaz köşe yazarı dışında üslup çürümüşlüğüne rastlamıyorsunuz. Yerel basının, Allah’a şükür üslup diye bir sorunu en azından şimdilik görünmüyor. Bunda mütevazi bütçe ve kadro oluşturma zorunda kalmış olmaları mı, yoksa kendi kamuoylarının manevi baskısı mı etkilidir bilmiyorum.

      Kendisi de göçmen olduğu halde Suriye’li göçmenlere, olmadık hakaretleri  reva gören kişilikler hem yazılı hem sosyal medyada maalesef fazlasıyla  olmasına rağmen yazılı medyadakilerin sesinin daha fazla çıkıyor olmasını da (TV’yi istisna ederseniz)  yazılı basının gücüne bağlamamız pekala mümkün. Vahiy kültürünün en ağır tehdidine ‘’münafık’’ sıfatına haiz bu tür insanların muhatap edilmesi ayrı bir yazı konusu.

      Bu köşede inşallah yazının vakarına yakışmayan bir üslup görmeyeceksiniz. Bu konuda ki iddiam Allah’a olan sonsuz güvenimdendir. Başarırsam  başarı bana ait değil O’na aittir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sıtkı Yonca Arşivi