YAŞADIĞIM ÜLKEDE
Tarih vardır yaşadığım ülkede, çağları aşan ve derin kökleriyle yarına ulaşan. Coğrafya yaşar ülkemde dağ, taş, nehir, göl, iklim ve toprak ki kan da gözyaşı da beslemiştir onu. Lakin toprak, tuz basmıştır yarasına denizinden damıtarak.
Yaşadığım ülkede yiğitler vardır, delikanlı gençler; türkülerle, ağıtlarla, ninnilerle büyümüş, bağrı yanık kavruk tenli gençler vardır. Anasından aldığı ilk öğüt vatanına, namusuna sahip çık olmuştur. Analar vardır, dinine, diyanetine, toprağına kurban olsun diye dua eden.
Yaşadığım ülkede bereket var, güneşin kavurduğu Anadolu, yağmurun suladığı Anadolu, rüzgârın savurduğu Anadolu bin yıl önce fetihle can bulan Anadolu… Bozkırlarda büyüyen, atıyla silahıyla geceleyenlerin ruhuyla buluştuğu yerdir Anadolu… Yaşadığım ülke bu buluşmanın mirasıdır.
Yaşadığım ülke ne denilse kendine, taşır ve hak eder, şairler sitayişle bahseder, yazarlar romanlarına konu eder, ozanlar türkü söyler, komutanlar dergâh eyler, dervişler bu topraklara dua eder.
Yaşadığım ülke huzur ve sükûneti de hak eder mi peki? Tarihin ve coğrafyanın yüklediği mesuliyet gereği, ait olduğu tavrın ve tarzın gereği, dinin gereği üstüne düşeni yapabilecek güce kavuşmayı hak etmemiş midir?
Sorularımın yavan ve yabancı kaldığının farkındayım. Çünkü yaşadığım ülkede, benimle aynı havayı soluyanlar, aynı iklimden gam alanlar aynı pilava kaşık sallayanlar aynı cihete bakıyor değiller.
Yaşadığım ülkede, devlet var derin devletiyle birlikte. Derin olan mı hüküm sürüyor, derine dalmak istemeyenler mi? Devlet kim, derin devlet nerede ve neden her ikisi de çetin bir savaşın içinde? İkisi de devlet ise neden bu ülke her iki devletin savaşının ortasında can çekişiyor?
Yaşadığım ülkede, kendi doğrularını ötekinin doğrusuyla dövüştürenler var. “Barış” herkesin dilinde lakin benim dediğim şekliyle kafasında olan zihinler var. Bu toprakların ekmeğini yiyip, suyunu içip bu topraklara kan transfer etmek isteyenler var.
Yaşadığım ülkede, milli birlik ve beraberlik cümleleri kuranlar var ve bu cümlelerin içine beni almayan ya da seni almayanlar var. Ben olmadan, sen olmadan hangi beraberlik birliğimize çare olur?
Yaşadığım ülkede, yalnız adamlar var; düşmanım da hain diyor bu adamlara yanı başımda oturan da. Müslüman olmayan da kalleş diyor, cihada kalkışmış olan da… Yalnız adamların yanında durmak ihanet oluyor haber başlıklarında.
Kocaman patronlar var yaşadığım ülkede, kurdukları düzenin, uşaklıklarını yaptıkları ilişkilerin bozulmasını asla istemeyen, birlik beraberlik deyince kendi “bir”liğini anlayan, ülkeyi gerekirse bir gece de harcayan patronlar var. Bu patronlar sayesinde allanıp süslenmiş kalemler var.
Yaşadığı ülkede kendinden başkasıyla barışık olmayan ve aslında kendiyle bile barışık kalamayanlar var. Her şeyi ve herkesi karşısına alan ve asla kendini tartıştırmayanlar var. Din, benim yaşadığım gibidir iddiasına kapılıp gidenler var.
Yaşadığım ülkede, yaşadığım sürece bitmeyecek bir mücadele var. Hakkın yanı başımızda olmasını her daim dua edenlerin olduğunu bilenler de var…