Sabit Talha Şahin
Sabit Talha Şahin Umarsız Mercekler ve Aydınlık

Umarsız Mercekler ve Aydınlık

Bürünmüştün, beyazlara. Herkesi farklı görüyor, herkese farklı görünüyordum. Bulanık dünyamı netleştirenler değişti, istemeden. Her bir değişiklik farklılaştığımı düşündürdü onlara, onları gören ben değildim, öyleyse tanıdıkları “o” da ben değildim. Ki bu ne hacetti, bana ait olmayan dünya görüşünden daha ben olmayanlar bulundukça varlığımın yüzeyinde. Görmezden gelinemeyecek kadar parlak, kör edecek kadar bastırılmış benlik parçalarıydı sessizliğin sebebi.

“En azından gözyaşlarım güzel ve benim olsun isterdim. “ demiştim sana, yutkunduğumun belli olmadığı gibi aptalca düşüncelerin arasından. Dünyam netliğini kaybetti, sen yaptın, iyi ki yaptın. O gün, çıplak gözlerimden akanları ilk kez hissettim. Özgürlüklerini kazanmışlardı adeta, hislerimin birbirlerine karışmalarına, dökülüp gitmelerine izin verdim. O ne andı ki mütehassis olmam beni düşüncesizliğin derinliklerine gömmüştü, farkına vardım. Gizlemeye çalıştım yüzümü, arkasına saklanacağım kafesim de yokken ne cüretle görmesini sağlıyordum birinin bu lanetli simayı!

Ellerimi uzaklaştırdın, “Neden?” dedim, nedendi?

“Senin lütfun beni hiç korkutmadı.”

İlk kez duydum. Belki de ilk kez kendi gözlerimle gördüm, ne kadar olduğu önemsiz, gördüm.

Saflığın yansımasıydı o, gizlendiklerimin altında dahi. Beyaz kirpikleri, kaşları, saçları parladı güneş altında. Gözlerimi açtım, gözlerim, benim gözlerim. Oradaydı, anlıyordu. Kendimden ötesini görememiştim, o, biliyordu. Yaşıyordu. Aynı kabusa sürüklenmiş iki ruh idik biz. O savaşmıştı, ben kaçmıştım. Şimdiyse benim savaşımın meşalesi olmuştu. Çok güçlüydü, hayal edemeyeceğim kadar.

“Teşekkür ederim.” Diye fısıldadım, yere eğdiğim yüzüm gözüksün istemedim. “Hiç düşünmemiştim, özür dilerim.” Böyle itiraflar yapmak, daha ne kadar acizliğimi gösterebilirdim ki?

“İşte bu yüzden, neden.”

Akan yaşlarım dinmedi, bu sefer aşağılanan çirkinliğim yüzünden olmaması durmalarını da istemememi sağlamıştı.

“Eşsizliğinden hiç kaçınmadım.”

Gülümsediğini gördüm, “Artık yalnızca kaçınmamakla yetinmek yerine arkadaşım olmaya ne dersin?”

Öyle ki, ya bu ana ya da bu an için doğmuştum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sabit Talha Şahin Arşivi