Türk’üz türkü söyleriz
Hepimiz milliyetçilik türküsü çağırırız.
Yeri gelir bu konuda mangalda kül bırakmayız.
Ama milliyetçilik kavramını dar bir kalıbın içine sokarız. Yani milletini sevmek yalnızca tarih sevgisi, milli mücadele, vatan sana canım feda değil ki… O milletin kendisine de sevgi duymak her bir ferdini koruyup kollamak demek değil midir?
Biz işin bu kısmını atlıyoruz sanırım. Bakın ne demek istediğimi şimdi anlayacaksınız.
Twitter’da Anadolu Ajansı Washington muhabirlerinden Safvan Allahverdi’nin hesabında rastladım bu hikayeye. Aslında bana bildiğim bir şeyi tekrar anlattı. Hikayenin özeti şu; “Safvan Bey’in üniversiteden Yahudi bir arkadaşı var. Ona çok kez iş aradığını söyleyerek bu konuda kendisine yardım etmesini rica ediyor. Safvan Bey’de bunu dikkate bile almayarak deyim yerindeyse burun kıvırıp geçiyor. Bir süre sonra Yahudi arkadaşı Safvan Bey’e gelerek emlakçılık yapan bir firmada ofis elemanı olarak çalışmaya başladığından bahsediyor. Tabii Safvan Bey o ara garsonluk yaptığı için çok şaşırarak Yahudi gence bu işi nasıl bulabildiğini soruyor. Meselenin bu kısmı çok önemli işte… Yahudi genç Safvan Bey’e bir benzinlikte gece vardiyasında çalışmaya başladığını, benzinliğe gelen ellili yaşlarda bir müşterinin kafasındaki kipayı görüp, Yahudi olduğunu öğrenince kartını vererek kendisini aramasını istediğini söylüyor.”
Yahudilerde genel geçer bir kural vardır. Yahudi bir kişi basit işlerde çalışmaz. Bir Yahudi diğer bir Yahudi’yi zamanı gelince kendisinin de bir başka Yahudi’ye yardım etmesi şartı ile işe almalıdır.
Düşünsenize… Kendi ırkından olan bir insanı benzinlikte çalıştırmamak için işe alıyor.
Safvan Bey devamında şöyle anlatıyor. “Bu firma, zamanla bu çocuğa H1B vize denilen çalışma iznini, daha sonra ise yasal oturum iznini aldı. Uzun bir müddet bu firmada çalışan çocuğun zamanla pozisyonu ve maaşı da yükseldi. Şu an evli ve 2 çocuk babası olan bu Yahudi çocuk, şimdi daha iyi bir şirketin New York ofisinde yetkili müdür olarak görev yapmakta ve eminim ki kendisine iş verilirken söylenen ‘başka bir Yahudi’ye yardım’ şartını yerine getirmekte.”
Evet, hikaye böyle…
Aslında özetlemek gerekirse sadece geçmişe ve tarihe tutunmayı, savaşmayı, kazanmayı, toprakları korumayı düşünerek milliyetçilik yapılmaz.
Safvan Bey her ne kadar bu mevzuyu yurtdışında yaşayan Türklere bir eleştiri getirmek için yazsa da aslında Türkiye’de de durum hiç farklı değil.
Etraf bayrak türküsü okuyup, sonra da kendi insanına, ‘işçisin sen işçi kal’ naraları atan büyük insanlarla dolu… Bu ülkenin üst kademedeki insanları kendi çalışanını tebrik etmekten bile aciz kimi zaman… Yahudi deyip beğenmediğimiz o ırkın insanları da, ‘yanımdakinin başarısı bizim ırkımızın başarısı’ diye bakıyorlar olaya. Onlar bir Yahudi görünce daha iyi bir konuma getirmek için işe alırken biz de tam tersi daha az para verelim daha çok çalıştıralım, bu sistemde de kendisine hiç bir şey katmasın sadece çalışsın mantığındalar…
Tabi tüm bunları yapan vardır yapmayan vardır o ayrı mevzu elbette.
Ama vaziyet üç aşağı beş yukarı böyle…
Yani demem o ki,
Milliyetçilik aynı topraklarda yaşayan insanların menfaatini kendi menfaatin kadar düşünmektir.
Çünkü bir millet ancak böyle yükselir!