Gülşen Yılmaz
Gülşen Yılmaz Kadir suçlu mu?

Kadir suçlu mu?

Emine Bulut’u hepimiz bir video ile tanıdık. Bir insanın katledilişinin videosuydu bu…
 
Kanımız dondu.
 
Günlerce kendimize gelemedik. Hepimiz şunu sorduk birbirimize; “Videoyu çekenler neden müdahale etmedi? Neden Emine’yi kimse o adamın elinden kurtarmaya çalışmadı?”
 
Evet, o gün kimse bunu yapacak cesareti gösteremedi. Herkes; “Aman bize bulaşmasın. Başımıza bela olur” diyerek izlemeyi tercih etti.
 
Orada Emine ile birlikte adalette, insanlıkta, vicdan da öldü. Emine Bulut’un kanı hepimizin eline bulaştı.
 
Bu olayı bize hatırlatan neydi peki?
 
20 yaşında Fen Lisesi mezunu, üniversiteye hazırlanan Kadir Şeker ismindeki pırıl pırıl genç…
 
Dershaneden çıkmış evine giderken bir kadının dayak yediğini gördü. Sen, ben gibi geçip gidemedi. Kadının bağırışlarını videoya da çekmedi. Kadir dayak yiyen Ayşe’yi kurtarmayı tercih etti. Arbede sırasında 19 suçtan sabıkalı saldırganın kalbine denk gelen bıçak hayatını kaybetmesine sebep oldu. 
 
Ayşe kurtuldu. Kadir bir kadının ölmesine engel oldu.
 
Belki Kadir olmasa bugün Ayşe ile ilgili yazacaktım bu köşeyi… “Yine sokak ortasında herkesin gözü önünde bir kadın öldürüldü” diyecektim. Ama bu sefer bir kadının ağlama sesini biri duydu.
 
Tamam, ortada bir cinayet var ve bu gerçeği kimse değiştiremez. Kadir ceza alsa da almasa da ömrü boyunca birini öldürdüğünü asla hafızasından silemeyecek. Ama şu ana kadar ki ifadelere bakıldığında çocuğun adamı bile isteye öldürmediğini anlıyorum. Yani muhtemelen o kavga esnasında bıçağın saplandığı yeri bile hesap edemedi.
 
Tabi bir de tıp okumak isteyen adamın cebinde bıçağın ne işi var diye soruluyor. “Bu ülkede kendisini korumak adına cebine biber gazı veya bıçak almayan kaldı mı?” diye sormak isterim bende… Günümüz şartlarında başımıza ne geleceğini bilmediğimiz için, ister istemez herkes yanına kendini koruyacak bir şey alıyor.
 
Bir de, “155’i arasaydı daha iyi olmaz mıydı” diye düşünenler oldu. Fakat duyarlı olan hiç kimsenin ilk aklına gelenin 155’i aramak olacağını zannetmiyorum. Mesela sokakta bir kadını biri takip ediyor olsa veya bir kadın dayak yiyor olsa, o kadın bunu herhangi birine izah edip yardım istese o duyarlı kişi; “Dur ben 155’i arayayım o zaman demez.” Yapacağı ilk şey kimin rahatsız ettiğini öğrenip çaresine bakmak olur.
 
Şöyle bir bakıyorum ve şu durumda ne denir inanın bilmiyorum. Günlerdir yaşadığım paradoksun içinden de bir türlü çıkamıyorum.
 
Orada o olay olmasa Kadir dershaneden çıkıp evine gidecek. Karnını doyurup çok istediği tıp fakültesi için soru çözmeye devam edecekti.
 
Bir saniye sonra ne yaşayacağımız belli değil. Öyle ya da böyle bu gencecik yaşında film gibi bir olayın içine sürüklenip hayatını kararttı. Bir insana yardım etmek için kalem tutması gereken ellerine gidip kan bulaştırdı.
 
Bu gerçeklik beni çıkmaza sürüklüyor.
 
Ve Kadir’in tutuklandıktan sonraki fotoğrafı da elbette ki…
 
Birileri; “Helal olsun ben olsam bende aynısını yapardım” diyor. Ki eminim yapmazlardı!
 
Fakat tek bildiğim, hayatı normal standartlarda yaşayan 20 yaşındaki Kadir katil, 19 ayrı suç kaydı bulunan uyuşturucu kullanan son olarak da sevgilisini döven biri mağdur olmamalıydı.
 
Şimdi bu olay sosyal medyada gündem…
 
Herkes Kadir’in arkasında, herkes klavye çığırtkanlığı yapıyor. Parlıyor, gaza geliyor, kızıyor. Avukatlar bir taraftan yargı dağıtıyor.İyi güzel de ortada ülke gerçekleri var maalesef ki…
 
Tek isteğim sosyal medyada balon gibi şişip iki gün sonra sönecek bu mesele için adaletin gerçek mana da tecelli etmesi…
 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gülşen Yılmaz Arşivi