Hakan Bahçeci
Hakan Bahçeci Menteşe’deki Muğla

Menteşe’deki Muğla

 

            “Menteşe nerede ki Muğla içinde olsun” dediniz muhtemelen. Haydi ikinci bir soruyla mevzuya derinlik katalım; Muğla deyince ne gelir aklınıza? Tatil beldeleri, Bodrum, Marmaris, Fethiye, Datça gibi misal. Bildiğin tatil geliyor yani akla. Yok aslında öyle değil daha doğrusu öyle değilmiş. Kim mi dedi bunu; başlıkta kullandığımız isimle yazılmış kitap dedi. Kim yazmış deyip merak edenler için “Mehmet Ali Köseoğlu” ismine bir bakın derim.

            “Muğla’yı Anlama Denemeleri” alt başlığı ile Menteşe’deki Muğla kitabını incelik göstererek şahsıma gönderen Mehmet Ali Köseoğlu Beyi tanıyanlar onun kibar, güler yüzlü, samimi ve duru bir sükûnet sahibi olduğunu anımsayacak eminim. Kitap da tam öyle işte; dışarıdan baksan bir seyahat, bir gezi bir tanıtım kitabı sanırsın da okumaya başlayınca öyle olmadığını ancak anlarsın.

            Kitap, bir kenti daha doğrusu bir şehri tanıtmak, anlatmak istikametinde görünse de geçmiş, şimdi ve gelecek tasavvuru ile bir kültür, bir medeniyet, bir hayat düşüncesi ile karşılıyor sizi. Ha bir de okurken, şehrin Konya ile münasebetinin, düşündüğünüzden çok daha büyük ve güçlü olduğunu anlıyorsunuz. Konya ile Muğla’nın ortak o kadar yönü var ki, Mehmet Ağabeyin bile taaccüple bunu fark ettiğini anlamak zor değil.

            Mehmet Ali Bey’in, letafet, nezaket kokan hoş sohbeti kitaba da yansımış. Keyifli, akıcı, duru bir anlatım… Kimi zaman küçük bir latife, kimi zaman hassas bir kalp, ince bir hüzün, özlem dolu cümleler sizi “burası Muğla’mı cidden” şaşkınlığına düşürebilir. Bu durumdan büyük keyif aldığımı belirtmek isterim şahsen.

            Eserin, bir şehri anlatmaktan çok anlamaya matuf olduğunu hatırlatmam gerek. Bir şehir nasıl anlaşılır? Tarihi ve coğrafyası onu anlamaya yeter mi ya da sadece ekonomisinden bahsetmek belki biraz kültüründen, insanını konuşup neyi meşhur incelemek vs. Mehmet Ali Ağabeyin kitabında hepsinden var hatta aklınıza gelmeyen küçük detaylar, anılar, yörenin şivesi, mimarisi, düğünü derneği ve hatta parkları bile. Diyorum ki içimden, Mehmet Ali Abi Muğla’yı yaşamış, anlamış sanki Konyalılar da anlasın istemiş.

            Konyalı, Muğla’yı nasıl anar nasıl bilir? Cevabınız sizde kalsın lakin ben daha kitabın ilk sayfalarından itibaren Konya’nın Egedeki kardeşini okuyor gibi hissettim. Mevlevilik Muğla’da mühim bir yere sahip, Mevlevihaneler yıllarca hayatlarını idame ve ikame ettirmişler. Konya’dan Muğla’ya çeşitli sebeplerle çok nüfus akışı olmuş. Birçok Konyalı aile göçüp gelmiş buraya, “Konyalılar Medresesi” ve hatta “Konyalı Hocalar” lakabı var ki “Konyalı Mezarlığı” olarak bilinen yerler bile mevcut.

            Kitabın ilerleyen sayfalarında Muğla’nın sokaklarında, parklarında, caddelerinde eski bir ahbap ile gezintiye çıkmış gibi hissediyorsunuz. Sanki Muğla’ya münhasıran çağrılmış da Mehmet Ali Abi size mihmandarlık ediyor. Arastayı anlatırken Konya Bedestenini hatırlıyor, Mevlevi Şeyhi Şair Şahidî İbrahim Dede’yi anlatırken sema törenini izliyorsunuz. Muğla halkının bilhassa İzmir’in işgaline karşı takındığı tavır ve Kocahan Mitingi de üzerine düşünülmesi icap eden bir vakıa bence.

            İnce ve dikkatli bir gazeteci refleksiyle bakıp gözlemlediği Muğla ile ilgili bahsini açtığı konular ve tespitleri takdire şayan… Muğla’nın mimarisinden haberdar oluyor, “tarhana” çorbasının tarifini öğreniyorsunuz. “Aman Ormancı” türküsünün hikayesini, pazardaki dilin hoşluğunu görüyorsunuz. Bununla birlikte ilginç ve ilk kez duyabileceğiniz bilgiler de mevcut kitapta. Beni çokça şaşırtan bölümlerden biri “Muğla’nın bir iyisi bir Kötüsü” başlıklı kısım oldu. Zihni Derin ismini ve Muğla/Rize/çay üçgenindeki bağını hayretle okumuş oldum.

            M. Ali Köseoğlu Ağabey görevi icabı Muğla Basın Yayın İlan Kurumuna atanması vesilesi ile Muğla’ya gitmiş. Bakışını, sezgilerini, kalemini duyarlı bir gazeteci, rikkatli bir şair olarak çevirmiş Muğla’ya. Sevmiş de muhtemelen, iyi de etmiş. Kaleminize, yüreğinize sağlık M. Ali Ağabey.

           

           

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hakan Bahçeci Arşivi