Türkün Milli Ruhu
Dün akşam valilik binası tarafta motorlu bir kağıt toplayıcı gördüm. Motorunun bir tarafında Türkiye, diğerinde de Doğu Türkistan bayrağı asmıştı. Dikkatimi çekti, yanına gittim. İzin alarak resim çektim. Bu hassasiyetinden dolayı teşekkür ettim. Konuşurken dikkat ettim, boynunda, Selçuklunun çift başlı kartalı ve altında da Orhun alfabesiyle yazılmış “Türk” sözü olan kolye vardı. Bana, Doğu Türkistan bayrağını işaret ederek: “Benim gönlüm Doğu Türkistan ile beraber. Ama elimden bir şey gelmiyor. Ben de desteğimi Gök Bayrağı asarak gösteriyorum. Bu benimde bayrağım” dedi. Çok duygulandım. Geçimini alın teriyle, çöplükten kağıt toplamakla sağlayan bir insandaki bu milli ruh, beni çok etkiledi. Bu adama, bu ruhu veren nedir acaba diye düşündüm. Aradığım cevabı TRT Arşivin yayınladığı bir programda buldum.
TRT Arşiv yaklaşık bir yıl önce, Kurtuluş Savaşıyla ilgili bir program yayınladı. Program tahminime göre, 1970’li yıllara ait. Programa, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı gazileri konuk olarak çağrılmış. Konuklar o zamanki anılarını paylaşıyorlar. Duygulanmamak elde değil.
Programa katılan Çanakkale gazisi Mehmet Bilici: “Dedem Plevne’de şehit oldu. Babam Balkan Savaşı gitti. Ben ve kardeşim Cihan Harbine gitti. Oğlum ise Kore’ye gitti. Torunum da Kıbrıs’a gidecekti, sırası çıkmadı” diyor. Ne mübarek bir aile…
Yine başka bir gazi: “Elimizden geldiği kadar silah yapmaya çalışıyorduk. Hatta öyle zamanlar oldu ki, arkadaşlarımızdan birisi bombaya karşı su maşrapasıyla saldırdı” dedi. Sözlerine devam eden gazi, cephedeki kadınların kahramanlıklarına da değinerek: “ Aynı siperlerde sağ yanımda Hatice Çavuş, diğer yanda Kara Fatma, beri tarafımda Ayşe bacı vardı. Siperlerde bizimle beraber çarpışan kadınlar ile beraber, arka cephelerde, sırtına cephaneyi yüklemiş gelinler, kucağında çocuğu, yaralanarak, bombardımanlara mukavemet ederek, arkamızdan geliyorlardı” diye anlattı. Bu ne muhteşem bir millet ki, erkeği ayrı bir cengaver, kadını ayrı bir kahraman.
Diğer gazimiz Mehmet Ali Soy’un anlattığı ise daha çok dikkatimi çekti. Başkomutan Meydan Muharebesinde kolunu kaybeden gazimiz, savaştan önceki gece, ordu sancağının önünden bir kurt geçtiğini ve bunun gören askerlerin de bir ağızdan “Zafer bizimdir” diye bağırdığını anlattı. Bunu duyduğumda ilk aklıma gelen, Ergenekon destanında kurdun, Türk milletine yol göstermesi ve böylece Türkün zafere giden yolunun açıldığı oldu. Demek ki, 100 önce de askerlerimizde bu şuur vardı.
Namık Kemal’in, “Fıtrat değişir sanma, bu kan yine o kandır” sözüne mukabil, böyle dedelerin torunları da elbette en başta bahsettiğim ağabey gibi yiğitler olur. Bu milletin bir ferdi olmaktan ne kadar gurur duysak azdır. .
Tarih yine tekerrür ediyor. 100 yıl önce, bizi topraklarımızdan atmak isteyenler birlik olup yine önümüze Yunanistan’ı çıkarıyorlar. Ama bu millet, aynı bir asır önceki milli ruha ve aynı milli şuura sahiptir. Tarih, bizi bu topraklardan çıkarmak isteyenlerin mezarlarıyla doludur. Bu şuur ve bu milli ruh olduğu müddetçe Allahın izniyle her zaman biz kazanacağız. Bizim hepsine yeteriz...