Sedat Dönmez
Sedat Dönmez Türk Reklamcısının Yeni Hastalığı

Türk Reklamcısının Yeni Hastalığı

Türk reklamcılığında son zamanlarda ilginç bir hastalık türedi. Yurt dışında yapılmış başarılı işleri Türkiye'ye uyarlamak. Reklamda geçen diyalogları, kamera açılarını neredeyse hiç değiştirmeden, kendi fikirlerinden hiçbir şey katmadan reklamı bizlere izlettiriyorlar. Bunu yaparken de muhtemelen reklamın yurtdışından uyarlama olduğunu tüketicilerin anlamayacağını düşünüyorlar. Sektörden gelebilecek eleştirileri çok umursamıyorlar, çünkü önemli olan tüketicinin düşüncesi. Tüketici de bunun uyarlama olduğunu bilmeyeceğine göre (veya anlasa bile önemsenmeyecek bir rakam) sektörün bu durumu çakmış olması çok önemli değil.

Tüketicinin reklam filminin uyarlama olup olmadığını anlaması bir kenara böyle bir şeyi yapanların öncelikle kendi işine saygısı yok demektir. Kendi fikrini kullanmadığın işi nasıl "ben yaptım" diye sahiplenebiliyorsun ki? Kendi zekandan, kendi bilginden hiçbir şey katmadığın fikri kendi vicdanında nasıl aklayabiliyorsun?

Benzer bir uyarlama reklamı geçtiğimiz günlerde Hasbro yayınladı ve gelen tepkiler üzerine reklam yayından kaldırıldı. Öncelikle şunu belirtelim tepkiler reklamın uyarlama olmasına değil, içeriğine yönelikti. Ama fikrin çıkış noktası da yaklaşık 10 yıl önce Playstation'un İngiltere'de yayınlanan bol ödüllü global reklam kampanyasına dayanıyordu. O filmde insanlara dışarıdaki restoranlarda yemeklerin pis yapıldığı gösterilip "evinizde oturun Playstation oynayın" deniliyordu. Ancak o reklam filminin tek bir karesinde bile insanlar aşağılanmıyordu.

Hasbro'nun Türkiye'de yayınlana reklam filmi de kiabrca "yılbaşında dışarıya çıkarsanız çok hesap ödersiniz, onun için evinizde Hasbro'nun oyunlarından oynayın" diyordu. Ama bunu yaparkende evine alın teriyle ekmek parası götürmeye çalışan insanları dolandırıcı pozisyonuna sokuyordu. Üstelik bunu da cinsiyetçi bir dil üzerinden kullanıyordu Hasbro.

Reklam filmi, Playstation'dan alınan çok güzel bir içgörüye dayanıyor ama içgörü ehil ellerde olmayınca böyle ters tepki yapıyor işte. Sanki yılbaşında ücretleri çalışanlar belirliyor. Sen arkadaşlarınla, ailenle dışarıda doyasıya eğlen diye o insanlar ailelerinden feragat edip çalışmaya geliyorlar. Kendi ceplerine bir gün önce ne kadar para giriyorsa yılbaşı akşamı da o kadar para giriyor. İlla bir şey diyeceksen menü fiyatını belirleyen işletme sahiplerine söyle, gariban emekçiye değil.

Reklam, bir taksicinin "taksimetrenin ne yazacağını biliyorum ama söylemem, sürpriz" cümlesiyle neredeyse insanları kazıklamaya çalışan kişiler olarak lanse ediyor. Belki bunu yapan taksiciler vardır doğru ama her meslekte olduğu kadar. Tıpkı daha fazla para kazanmak için ilaçla tedavi edilebilecek bir hastaya "çare ameliyat" diyen doktorlar olduğu gibi. Ama bu tüm doktorları zan altında bırakmak için yeterli değil.

Reklamın ikinci sahnesinde vestiyer kadını görüyoruz. O da cinsiyetçi bir dil kullandığı gibi bunu el kol hareketleriyle destekliyor. Bir sonraki karede garson sahneye çıkıyor ve bıyıklarını burarak "siz de zevk alacaksınız" diyor. Tuvaletçi bile kötü adam olarak lanse edilmiş. Tuvaletçi arkadaşlar bu adam tuvaletçi. Benim bugüne kadar tuvaletçilerin hiçbirisi kötü değildi.  Son sahnede görüntüye bir barda çalışan dj giriyor ve "sende eğleneceksin bir şekilde" diyor. Tecavüzcü Coşkun da kahramanımızı destekleyerek "ona göre" diyor. Arkasından da film packshota girerek Hasbro'nun oyunlarını keyifle oynayan, eğlendiklerini her hallerinden belli bir aileyi gösteriyor. Bunu yaparken de dışarıya çıkanları tu kaka yapıyorlar ve evde oturanları, kendi markalarının oyunlarını oynayanlarını tertemiz gösteriyorlar. Kısacası harika bir içgörüyle çekilmiş (aslında uyarlanmış) film, kötü bir senaryo ve kötü bir prodüksiyonla berbat bir hale getirilmiş.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sedat Dönmez Arşivi