Trafik terörüne kim dur diyecek?
Cumartesi günü önce Gaziantep’ten ve ardından da Mardin’in Derik ilçesinden gelen katliam gibi kaza haberleri tüm Türkiye’nin yüreğini dağladı.
Her iki korkunç kazada da çok sayıda vatandaşımız hayatını kaybederken bir o kadarı da yaralandı.
Ölenlere Allah’tan rahmet, acılı ailelerine başsağlığı ve yaralılara acil şifalar dilerim
Yüce Rabbim ülkemizi felaketlerden korusun ve milletimize benzer acılar yaşatmasın.
Kaza bölgelerinden ekranlara yansıyan görüntüler dehşet verici ve ister istemez “Böyle bir şey nasıl olabilir?” sorusunu akla getiren türdendi.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Derik’te yaptığı açıklamada, kazalarla ilgili soruşturmaların çok yönlü devam ettiğini ve kimin ihmali varsa hesabının sorulacağını söyledi.
Kazaların başta aşırı hız olmak üzere çok çeşitli sebepleri olabiliyor.
Trafik kurallarına riayet etmemek, yorgun ve uykusuz ya da alkollü araç kullanmak, seyir esnasında cep telefonuyla veya başka bir şeyle meşgul olmak gibi şoför hatalarının yanında araçların bakımlarının düzenli yapılmaması veya aşırı yüklemeden yol hatasına, olumsuz hava koşullarına ve görüş mesafesinin düşmesine kadar birçok etken kazaya yol açabiliyor.
Bazen bu etkenlerden birkaçı bir arada bulunabiliyor.
Trafik kazalarında şayet ihmal ve kusur varsa kul hakkı da söz konusu.
Bazen öyle kazalar oluyor ki bir tarafın hiçbir kusuru yokken diğer araçtaki sürücünün hatası sebebiyle insanlar hayatlarını kaybedebiliyorlar ya da sakat kalabiliyorlar.
Eskiden Türkiye genelinde bölünmüş yol bu kadar yaygın değildi.
Ankara’dan Konya’ya gelirken Kulu Makası’nı dönünce rahatlardık.
Çünkü oraya kadar yolda müthiş bir otobüs ve kamyon yoğunluğu olurdu.
Şoförler geçmek istedikleri kamyonun arkasına iyice yaklaşır ve sollama yapmak için uygun anı beklerlerdi.
Bazen de tam önündeki kamyonun ardından çıkıp geçmeye hazırlanırken son anda karşıdan bir aracın geldiğini fark eder ve yeniden sağ şeride girerlerdi.
Kulu Makası’ndan Konya’ya doğru döndükten sonra araç yoğunluğu azaldığı için yolculuk hem şoförler ve hem de yolcular için daha az stresli olurdu.
Şimdi Türkiye’nin dört bir yanı her iki yönde de birkaç şeridin bulunduğu modern otoyollarla örülü.
Bugün artık yolların elverişsizliği sebebiyle yaşanan kazaların oldukça azaldığını söyleyebiliriz.
Fakat yolların geniş ve düzgün olması - ne yazık ki - yüksek hızı da beraberinde getiriyor ve beklenmedik bir durumda aşırı süratli araçların kontrolünün neredeyse imkânsız hale geldiği unutuluyor.
Bizim milletimiz yardımsever olduğu için herhangi bir kaza gördüğünde doğal olarak yardıma koşar.
Gerek vatandaşların ve gerekse ilgili ekiplerin kazalara müdahaleleri daha bilinçli ve koordineli olmalı, kaza mahalline doğru gelen araçlar uygun mesafelerde kontrollü bir şekilde yavaşlatılarak durdurulmalı.
Cumartesi günü yaşanan elim kazalar kafalarda soru işaretlerinin ve birtakım şüphelerin oluşmasına yol açtı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “vahşet niteliğindeki kazaların çok yönlü araştırma ve incelemesinin yapılarak her ihtimalin değerlendirileceğine yönelik inancının tam olduğunu” ifade etti.
“Kuşku uyandıran, akılları bulandıran, şaibeleri tırmandıran hangi açmaz tespit edilmişse mutlak surette üzerine gidilmeli, eğer varsa kazaların esrar perdesi aralanmalı” dedi.
Bahçeli’nin de vurguladığı gibi, insan hayatı ucuz değil.
Trafik terörüne dur demek için çok yönlü ve tavizsiz bir mücadele şart.