Ömer İnal
Ömer İnal Terör savaşları

Terör savaşları

Türkiye, daha önce tüm dünyaya ilen ettiği angajman kuralları gereğince PYD’nin tahrik atışlarına top atışlarıyla karşılık vermişti. Türkiye’nin bu hamlesine en büyük tepkiyi ise PYD’nin ‘’müttefiki’’ olan ABD verdi. ABD’nin PYD ve Türkiye’yi aynı cümle içinde birbirine eş bir konumda gösterilerek yaptığı açıklamaya Türk Dışişleri’nden ise büyük bir tepki gelmişti…

ABD’nin ‘’PYD’yi terörist olarak görmüyoruz’’ ve Türkiye’ye  ‘’top atışlarını durdurulmalı’’ açıklamalarına rağmen, Türkiye, varlığını tehdit eden PKK’nın Suriye kolu PYD’ye, top atışlarıyla müdahale tavrından vazgeçmeden kararlılıkla devam etti.

ABD’nin Türkiye’yi açıkça tehdit oluşturan PYD’ye karşılık net ve samimi bir tepki koymaksızın PYD’nin yanında yer alan tutumu Cumhurbaşkanı tarafından ABD’ye ‘’bizimle misiniz yoksa bu terör örgütü PYD ve YPG ile mi?’’ diyerek adeta rest çekilircesine eleştirilmişti.

Tüm bu tartışmalara müteakip olarak Ankara’da askeri servis aracına yönelik bombalı bir aracın patlatılmasıyla birlikte 28 canımız ebediyete yürüdü. Delillerin incelenmesiyle birlikte olayın PYD’ye dayandığı resmi makamlarca açıklandı.

Olayın olduğu yer ve yapılış şekline baktığımızda ise yaşanan bu olayın PYD’nin tek başına yapmasından ziyade ‘’müttefiki’’ olan büyük bir ülkenin istihbarat ve teknik desteği sayesinde ancak olabileceği bir gerçektir.

Yaşanan bu olayın en büyük özelliği ise, ABD ile PYD meselesinden dolayı anlaşmazlığa girildiği böyle bir dönemde olması, kamuoyunda Ankara saldırısının arkasındaki büyük devletin ismi konusunda daha net bir resim oluşturmuştur. Bu ise, bahsi geçen devlet için hiç istenmeyen bir durumdur, zira halk desteği olmadan bir başka devletle güçlü ilişkiler kurmak ya da devam ettirmek zor hatta imkânsızdır.

Bundan dolayıdır ki, tüm bu riskler bilindiği halde yine de böyle bir girişime ihtiyaç duyulmuş ise, bu onlar için hayati bir önem arz ettiği anlamına gelmekte ve saldırıya uğrayan ülkeye de bu mesaj verilmek istenmektedir.

Ayrıca Ankara gibi bir yerde saldırı yapılmış olmasıyla, halka güvenlik konusunda endişe zerk edilmek istenmiş, hükümet politikalarını halk baskısı altına alınmaya zorlanarak, hükümet adeta köşeye sıkıştırılmak istenmiştir. Nitekim olaydan sonra birtakım ‘’gazetecilerin’’ ‘’Suriye politikası baştan sona değişmeli’’ şeklindeki sözler bu duruma en manidar örnektir.

Bu olaydaki diğer bir önemli nokta ise, Türkiye’de yaşanan son saldırılarda, faillerin hep Suriyeli olmasıdır. 2,5 milyon Suriyeliyi misafir eden Türkiye’de bu yaşananlardan dolayı halkın Suriyelilere karşı kötü gözle bakmasına, hatta çatışmaların yaşanmasına zemin hazırlayacak bir mahiyette olması, bu konuda tedbir alınmasını gerekli kılmaktadır…

Daha öncede bu köşeden defaatle vurguladığımız gibi, tarihi günlerden geçiyoruz,  ülke olarak savaşın eşiğinde değil aslında tam ortasındayız. Cizre, Silopi, Sur, Nusaybin, İdil vs. Güneydoğumuzda birçok cephede mücadele veriyoruz. Güney sınırımız ise bir terör devleti marifetiyle kuşatma altına alınmak isteniyor. Buna direndiğimiz için de acıların muhatabı oluyoruz.

Ülke olarak böylesine zor günlerden geçerken en çok ihtiyaç duyduğumuz en çok şey birlik ve beraberliktir. Lakin muhalefet partilerinde böyle bir arzudan yana, her türlü olayı siyasi ranta çevirme niyeti kendini daha da aşikâr etmektedir. Mamafih, milli olmayan gücünü halktan almayan ve siyaseti halka yönelik olmayan hiçbir kimse ayakta kalmaya muktedir olamayacaktır.

Rabbim devletimize zeval vermesin, Milletimizi Aziz eylesin, Ordumuzu Muzaffer eylesin

Selametle… 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer İnal Arşivi