Gülşen Yılmaz
Gülşen Yılmaz Tarihi Alman Evleri kimin malı?

Tarihi Alman Evleri kimin malı?

Konya tren garının yanındaki o sarı küçük evleri hepimiz biliriz. Bugün size hem o evlerden hem de bu konudaki düşüncelerimden bahsetmek istiyorum. Bu nostaljik evler 1896 yılında tren garı ile birlikte yapıldı.

Sultan Abdülhamit Han’ın gerçekleştirmek istediği birçok projesi vardı.Konya tren garı da projelerinin bir ayağını oluşturuyordu. Konya’dan geçecek olan demiryolu ile Sultan, Mezopotamya ve Bağdat ile Anadolu arasında bir bağ kurmak istiyordu. Ayrıca o dönem Avrupa’da demiryolu yapımları hız ve önem kazanmıştı. Avrupalı devletlerden geri de kalmak niyetinde olmayan Sultan Abdülhamit demiryolu konusunda üstün olan, Amerika, Almanya, Hindistan ve Fransa’dan ilham alarak demiryolu sistemine geçmeye karar verdi.

1-20180913181711.jpg

Sultan dönemin şartlarını değerlendirdiğinde demiryolu yapımının devletlere sadece iktisadi değil, aynı zamanda siyasi anlam kattığının farkındaydı. Bunu bildiği için Konya Garı’nı Almanlara yaptırmayı uygun gördü. Alman mimarisinin ağırlıklı olarak çalışıldığı istasyonun yanı başına Alman tarzı minik evler yapıldı. Böylelikle Konya Garı bittiğinde Konya için yeni bir kültürel miras niteliğini taşıdı.

O dönem şehir şuanda ki gibi büyük olmadığı için, gar şehir merkezine epey uzaktı. Garın inşaatında çalışmak için Osmanlı Devleti’ne gelen Alman personelin ikametinde sorun olmuş olacak ki binalar personel için yapıldı. İnşaatın bitmesinden sonra Almanlar memleketlerine dönünce bu evler Osmanlı Devleti tarafından korunarak muhafaza edildi. Evler, neo-klasik ve Alman yerel tarzı karışımı bir mimari anlayışla inşa edildi. On adet yapıldı. Üç farklı plan tipinde ve üçerli gruplar halinde birbirlerine yakın olarak inşa edildi. Evlerin en dikkat çeken yanı o dönem Osmanlı mimarisinde pek rastlanmayan, yüksek eğimli ve çıkıntılı saçakları ve alın süslemeleriydi.

2-20180913181711.jpg

Merkeze uzak olmasına rağmen yolları için emek sarf edilerek, çınar ağaçları ile çevrelenmişti. O dönemin Konyalı halkı, bu güzel lojman evleri ve buraya ayrı bir hava katan ağaçları için özellikle yürüyüşe gelip, ambiyansın tadını çıkarırlardı. 

Günümüzde de şükür ki bu tarihi doku çok fazla bozulmadı. Binalar restorasyonlar ile birlikte hala 1896 yılının ruhunu bize aynı şekilde yansıtıyor.

Fakat üzülerek bu mirasları değerlendirme kısmında biraz eksik kaldığımızı söylemeliyim. Bu kadar kıymetli, Osmanlı dönemine göz kırpan yapıları, katmadeğer getirecek şekilde ekonomimize kazandırmamız gerektiğini düşünüyorum.

3-20180913181711.jpg

Konya’da şuanda çok sayıda tarihi bina; kamu kuruluşlarına, özel sektöre ve sivil toplum kuruluşlarına verilmiş durumda.

Üstelik şehrimizde çok sayıda normal bina ise atıl vaziyette bomboş bekliyor. Boş binalar dururken, tarihi binaların özel ve tüzel kişilerin kullanımına verilmesi mantıklı mı merak ediyorum?

Yazımda bahsettiğim bu Alman evlerinin de sivil toplum kuruluşlarının kullanımına sunulduğunu öğrendim.

Sivil toplum kuruluşlarına elbette destek vermek gerekir. Hem kamu yararı için hem de çok seslilik için bu gereklidir.

Fakat bu binalar, sivil toplum kuruluşlarına verilirken neye göre karar alınıyor?

Yani hangi sivil toplum kuruluşu, neden bu binaları kullanıyor?

Halkın ve turistlerin ilgi odağı olan binaların hak ettiği değeri görememesi bir tarihçi olarak beni fazlasıyla üzüyor.

Ben son bir sene içerisinde Alman evlerinin tahsis edildiği bu STK ve derneklerin, kayda değer bir etkinlikte bulunduğuna dair bir haber yaptığımı hatırlamıyorum. Veyahut da diğer hiçbir basın yayın organında da böyle bir habere rastlamadım.

4-682.jpg

Eğer ki bu kültürel miras onlara verildiyse hak etmiş olmaları gerekmez mi?

Eğer hak ettilerse neden Konya bu kuruluşların isimlerini herhangi bir haber ve etkinlikte duymadı?

 Asırlık bu binalar Meram’a ve Konya’ya bence çok farklı bir hava katıyor. Benim özellikle çocukluğumdan beri hep hayran olduğum ve merakla incelediğim yapılar olmuştur bu binalar.

Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilen Alman evlerinin ya da diğer ismiyle istasyon evlerinin daha güzel değerlendirilmesi gerektiğini temenni ediyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gülşen Yılmaz Arşivi