Sıtkı Yonca
Sıtkı Yonca ŞU İSTANBUL SÖZLEŞMESİ DEDİKLERİ

ŞU İSTANBUL SÖZLEŞMESİ DEDİKLERİ

         Baştan söyleyelim biz, herkes için şiddete, şiddetle karşıyız.

         01/08/2014 yılında yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi üzerinde yoğun bir tartışma var.

 Feminist grupların, muhafazakar kesimi sırf dini argümanlarla sözleşmeye karşı çıktıkları iddiasıyla suçlamalarına soğuk kanlılığımızı muhafaza ederek cevap verelim.81 maddelik sözleşmeyi madde atlamadan(Ek 66 madde hariç)okudum. Hem taşıdığı başlık hem de 2/2. Madde de ki bir ifadeyi dikkat çekici buldum.

         Sözleşme ‘’Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’’ başlığını taşıyor. 2/2.madde de ‘’ Toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin kadın mağdurlarına özel olarak dikkat edilecektir’’ deniliyor.

         Sözleşmenin başlığından ve  2/2. maddenin ‘’kadın mağdurlarına özel olarak dikkat edilecektir’’ ifadelerinden kendilerinin kadın erkek eşitliğine inanmadıklarını anlayabiliyoruz. Çünkü hem eşitliği kabul edip hem de iki eşitten birisini, özel hükümle  korumaya alıyorsanız, korunanı zavallı, aciz, güçsüz ve çaresizlik retoriğiyle aşağılıyorsunuz demektir. Bu, akıl dışı anlayışın hukukundan da bir sonuç çıkmaz. Sözleşmenin samimiyetle bir alakası yoktur; onu söylemeye çalışıyoruz.

          Feministlerin, ’’kadınlar, zavallı, aciz, çaresiz ve güçsüz değildir’’ diyerek bu sözleşmeyi ret etmesi gerekirken sahiplenmeleri kendi içinde ayrı bir paradoks.

         Sırf cinsiyet üzerinden yürüyen bu sözleşmenin, kadın kadına şiddette nasıl işleyeceği de merak konusu. O zaman taraflardan hangisini koruyacaksınız? Çünkü sözleşmenin 1.maddesinde ki maksatlarda bu sorunun cevabı yok.

          3/C maddesinde ‘’toplumsal cinsiyet’’ ‘’toplumun, kadınlar ve erkekler için uygun olduğunu düşündüğü sosyal anlamda oluşturulmuş roller ,davranışlar, faaliyetler ve özellikler’’ olarak tanımlandığı halde toplum, bu rollerin  belirlenmesinde kültür, töre, din ,gelenek, namus gibi kavramları kullanamaz(!) Çünkü 12/1. Madde de ‘toplumsal olarak klişeleşmiş rollerine dayalı ön yargıların, törelerin ,geleneklerin ve diğer uygulamaların(?) kökünün kazınmasını’’ istiyor. Giriş cümlesinde ‘’kadınların daha aşağı düzeyde olduğu düşüncesi’’ varsayımı, ‘’diğer uygulamalar’’ ifadesinin dini yoruma da açık olduğunu bildikleri için toplumsal tepkiyi önlemek adına kullanılmış  bir tampon sadece. Gerçekle alakası yok.

         Dindarların, LGBTİ’ye alan açıyor iddiası ön yargı ve çarpıtmadır diyenler; 4/3.maddede geçen ‘’cinsel yönelim’’ tanımı ve hukuki yorumuyla LGBTİ’ye yol vermediğini/vermeyeceğini nasıl izah edecekler merak ediyoruz.

         Aileyi parçalamadığı iddiasına gelince:

         Ankara 2. Aile Mahkemesinin 23 Mayıs 2018 de emsal olacak bir kararı vardır. Hukuk dışı evlilikten hamile kalan kadın, kendisine partnerince(!) şiddet uygulandığı gerekçesiyle mahkemeye başvurur. Mahkeme genç adama 3 ay süreyle uzaklaştırma(kadından-işyerinden) ve bu 3 aylık sürede aylık 300 lira nafaka ödeme cezası verir. Mahkeme nafakayı tartışırken 6284 sayılı yasada açık hüküm olmayınca, İstanbul Sözleşmesinin 3/b maddesi uyarınca partnerlerin de, aile içi şiddet tanımı içinde yer alacağı gerekçesiyle Anayasanın 90.Maddesinden güç alarak 6284 sayılı yasanın 5/4.maddesine göre şiddet uygulama hükmünden nafaka cezasına hükmetmiştir.

         Nasıl?.. Hukuken evli olmayan iki kişiyi İstanbul Sözleşmesinin nasıl evlendirdiğini, ideolojilerinin esiri olanlar anlamış olmalı.

         Bir soru da hükümete: ’’Cennet anaların ayağı altındadır.’’’Erkeğin kadınlar üzerinde hakkı vardır. Kadının da erkekler üzerinde hakkı vardır’’ şeklinde anayasa metni kadar özlü hüküm koyan İslam dininde, siz neyi bulamadınız da; iki yüz yıldır kilise üzerinden dinle savaşan bu Avrupalı nihilistlerin belgesini imzaladınız? 80.madde(feshetme) hala işletilmeyecekse biz tokuz. Size afiyet olsun. Selamlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sıtkı Yonca Arşivi