Siyaset sadece bir günlük bir faaliyet değil
Siyaset, yönetim, devlet, iktidar ve hukuk gibi toplumsal hayatın dinamikleri sadece bir günlük bir ihtiyaç olmadıkları gibi, sürekli gündemde tutulması gereken kavramlardır. Devlet sisteminde sürekliliğinin sağlanması, kararların belli bir düzen içinde uygulanması genel bir teamül ve idari bir gerekliliktir.
Toplumsal ve siyasal gelişmeler açısından Türkiye oldukça dinamik bir ülke. Bir Latin Amerika ülkesinde veya orta Afrika devletinde bir yılda ortaya çıkabilecek gelişmeler ülkemizde bazen bir saatte, bir günde, bir haftada gerçekleşebilir.
Ekonomideki gelişmeleri, askeri alandaki ilerlemeleri, toplumsal sorunlara yönelik düzenlenmeleri hep bu bakış açısıyla değerlendirmek gerekir. Bir dönemde iktidar partisini kapatma malzemesi olarak kullanılan üniversitelerde okuyan kızlarımızın başörtüsü meselesinin yerini bugün, polis, asker ve hakim-savcısının yerini özgürce başörtüsü takan insanlar aldı.
Dün askeri alanda bir mermi bile üretemez, İsrail İHA’sı Heron için parasını peşin ödediğimiz halde alamadığımız iken bugün aynen malzemenin bin kat iyisini Ukrayna, Pakistan, Irak, Azerbaycan vs. pek çok ülkenin almak için kapımızda beklediği bir ülke olduk.
Bütün bu gelişmeleri kim inkâr edebilir?
Peki, bugün ekonomide sorunlar var diye kötü niyetli karalamalar yapanlar bu olaylardan haberdarlar mı? Bir kaşık suda niçin fırtına koparmak istiyorlar? Ana muhalefet liderinin akla, hayale mugayir, vicdanları yaralayan hezeyanları neden kaynaklanıyor?
Elde edilen başarıları, dik duruşları, kazanımları bir çırpıda silip, atmak mı gerekiyor?
Dün BAE, bugün Katar yarın bilmem başka hangi ülke ile ilişki kurup, ekonomik destek alınacak diye yürekleri hop oturup, hop kalkanlara ne oluyor?
Son iki yıldır sağlık alanındaki başarılarımızla övündük. Devlet herkese ücretsiz sağlık hizmeti sundu, maskeler bile bedava sunuldu. Avrupa, dünya birbirini kırarken, herkes hastane yatağı kapma yarışındayken bizler bundan emin biçimde hayatlarımızı devam ettirdik.
Evet, siyaset ve devlet sadece bir gün lazım olan bir mekanizma hiç değil. Devlet devam ettiği, toplum birlikte yaşama arzusuna sahip olduğu müddetçe bu sürecek.
Aile bütçemizi, maiyetimizdeki sınırlı sayıdaki insanı bile yönetmekte sıkıntı yaşarken, devlet yönetimine yöneltilen acımasız eleştirileri, yapıcı olmayan ve yol göstermeyen ithamları çok abartılı buluyorum. Hatta çoğu durumda tahrik ve iftira olarak değerlendiriyorum.
TBMM’de millete el, kol hareketi yapanların altından kalkabileceği bir yük değil devlet yönetme sorumluluğu. Yaptıklarının yapacaklarına teminat olacağını düşündüğümüz siyasetçiler hangi formülle ve bakış açısıyla sorunları çözecekler?
SSK’yı batıran kimdi, Allah’ın aşkına?
Ne yapacaklar bilmek istiyoruz. Hangi yöntem, hangi kaynak, hangi kadro ile çözüm üretecekler? Ekonominin patronu kim olacak, hazine kime emanet edilecek, hukuktan kim sorumlu olacak?
Güven verseler, yapabilseler can feda. Ama maalesef söylem, hakaret, iftira, eleştiri, kuru laf kalabalığından başka bir şey göremiyoruz.
Seçmen olarak ve siyaseti uzun yıllardır izleyen biri olarak durumun bundan ibaret olduğunu düşünüyorum.
Ekonomi yoluna girecek inşallah. Gemi çok büyük; küçük bir delikle batmaz. Türkiye öyle bir çırpıda batacak, bir krizde yerle yeksan olacak bir ülke değil. Fiyatlar artabilir. Stokçuluk hortlayabilir. Tamahkârlık azabilir. Lakin tedbir almak gerekir.
Ama çarşı, pazardaki hareketlilik, sanayideki üretim seferberliği, toplumun kararlılığı bu oyunu bozacaktır. Toplumun tavırlarına bakmak lazım: Büyük çoğunluk, küçük bir badire atlatsa da, hala dimdik ayakta. Talep etmeye devam ediyor.
Cumhurbaşkanı’nın yurtdışı seferleri hep ilgi konusu olmuştur. Yıllardır kalabalık heyetlerle gider ve istediğini alır, gelir. Katar, BAE derken bakmışsınız sıraya Suudi Arabistan girmiş. Başka ülkelere sefer düzenlenmiş.
Evet, devlet bir günlük bir hadise değil. Siyaset bir kerelik bir etkinlik değil. Devam ediyor; ettikçe de yeni gelişmeler ve fırsatlar doğuyor. Karamsar olmamak gerekir.