Situs İnversus
Pek çok insan kalp atışını hissetmek için elini sol göğsünün üzerine koyarken bazılarımız elini sağ göğsünün üzerine koyar. Bunun sebebi situs inversus teşhisi konulmuş bireyler olmalarıdır. Bu yüzden de kalpleri sağ tarafta ve kalbin ritmini sağ göğüslerinin üzerinden duyabilirler.
Latince situs inversus olarak bilinen terimin Türkçe karşılığı iç organların yer değiştirmesidir. Situs inversus görülen bireylerde kalp göğsün sol tarafında olması gerekirken sağ tarafında; mide ve dalak, karın bölgesinin sol tarafında olması gerekirken sağ tarafında; karaciğer ve safra kesesi ise vücudun sol tarafında yer alır. Yani organlar ayna görünümündedir.
Tarihte situs inversusa rastlayan ilk kişi Leonardo da Vinci’dir. Fakat bilim dünyasına 18. yüzyılda ciddi araştırmalar sonucunda tanıtılmıştır. 18. yüzyıldan bu yana çeşitli araştırmalara konu olsa da sebebi hala tartışma konusudur. Bilim insanları araştırmalar sonucunda mutasyona uğrayan genlerin neden olduğu konusunda hem fikir olmuşlardır. Situs inversuslu bireylerin soy ağaçları incelendiğinde akraba evlilikleriyle sıkça karşılaşılmıştır. Akraba evliliği doğrudan etken olmasa bile dolaylı olarak etkilediği sonucuna ulaşılmıştır.
Situs inversus, birey için hayati tehlike arz etmemektedir. Kişinin yaşam fonksiyonları, fizyolojik gelişimi olması gerektiği gibi sağlıklı bir şekilde devam eder. Fakat situs inversuslu bireylerin tek sıkıntısı, çevrelerine bu durumu anlatamamaları, onları inandırmak için çok çaba sarf etmeleridir. Durumlarını ispat edebilmek için başvurdukları yollardan bazıları kolye ya da bileklik takmak, röntgen ve raporları sürekli yanlarında taşımaktır. Hatta organları ters tarafta olan bir birey, çareyi sol göğsünün üzerine situs inversus totalis şeklinde dövme yaptırmakta bulmuştur. Böylece dövmesi hem acil tıbbi müdahale gerektiren durumlarda hayat kurtarıcı olmuş hem de kendisine inanmayanlara kanıt görevi üstlenmiştir. Situs inversus her ne kadar sıkıntılı bir durum olmasa da organları ters tarafta olan bireyler kendilerini yakın çevrelerine inandırmak konusundan oldukça mustariptirler. Hâlbuki zamanlarını bilimselliği kanıtlanmış durumlar için harcamak yerine çağdaş, eğitimli bireyler olduklarını göstermek için harcayabilseler keşke. İnsanların organları ters tarafta olabilir. Bu birey için sorun teşkil etmezken kişinin fikirleri çağın gerisinde kalmışsa, eğitim, teknoloji ileri gittikçe fikirler ters yöne gidiyorsa bu durum hem birey için hem toplum için ciddi sorun teşkil edebilir. Daha geniş bir perspektiften bakıldığında insan vücudundaki organların ters tarafta olması mı problem doğurur yoksa fikirlerin ters tarafta olması mı problem doğurur? Tabi ki düşüncelerin ters yönde kalması ya da var olan düşüncelerin zıt tarafına doğru eylemlerin değişmesi özellikle toplum açısından pek çok sıkıntıya neden olabilir. Bilhassa da bu durum fark edilmezse önüne geçilemez hal alabilir. Aslında zıtlık her zaman kötü değildir. Nitekim insan beyninin sağ ve sol lobları da birbirine zıt bir şekilde çalışır. Sağ lob duygusal, sanatsal ve sözel bir şekilde çalışırken; sol lob mantıksal, bilimsel ve sayısal ağırlıklı bir şekilde çalışır. Ters yaratılışlar doğru kullanarak çok güzel sonuçlar elde edilebilir. Bilimde, sanatta çok fazla yol kat edilebilir. Fakat zıtlıklar çıkar sağlamak amacıyla kullanılırsa, davranışlara yansıtılırsa çoğu alanda da zarar verebilir.
İnsan hayatındaki güzel zıtlıkların üzerine gitmek varken toplumun benimsediği, anane haline getirdiği değerlere karşı ters tutumlar geliştirmek, doğru olan düşünceleri tersine döndürmek oldukça yanlıştır. Şöyle ki önceden cenaze evi olduğunda çevredeki herkes, cenaze sahibine kolaylık olsun diye evinde yemek pişirip cenaze evine giderken bugün maalesef “cenaze evinde ne yemek yiyeceğiz acaba?” diye düşünerek gidenler var. Ya da birinin karşısında bir yudum suyu ayıp olmasın diye sırtımızı dönerek içerken bugün yediğimiz içtiğimiz her şeyi daha çok kişiye nasıl gösterebiliriz diye uğraşanlar var. Maalesef bu örneklerin sayısını daha da artırmak mümkün. İçerisinde yaşarken fark edilmese de pek çok alışkanlıklar tersine dönüyor. Fikirler bile tersine dönüyor, hatta o kadar tersine dönüyor ki birçok insanın menfaatleri toplumsal kabullerin de önüne geçiyor. Sırf “istediğim olsun, yarınım tehlikeye girmesin” diye yanlışlarının savunmasını yapanlar ve buna inananlar var. Gerekirse yalan ve riyadan da geri durmuyorlar. Aksine işledikleri suçlarla, yaptıkları hırsızlıklarla ve yedikleri haklarla övünenler var. Onların hırs ve dünya malı gözlerini öyle bürümüş ki anasına, atasına, kardeşine, arkadaşına iftira atmaktan geri durmuyorlar. Ahlak, vicdan, din, iman onların evine hiç girmemiş ki çocuklarına bırakacakları yegâne mirasın “dürüstlük ve hakkaniyet” olduğunu bile bilmiyorlar. Toplumu ileri götürmek için, fayda sağlamak için emek harcamak yerine daha çok baltalamak yolunu tercih ediyorlar. Bencilliklerinin etrafında gezinen menfaatlerine öncelik veriyorlar. Bu yolda da yaptıkları her şeyi mubah görüyorlar.
İnsanlara yakışmayan riya, yalan ve menfaatlerin önceliğine dur denilmezse, tepki verilmezse bir süre sonra baltalanacak bir toplum da kalmayabilir. Toplumun bireylerine düşen ise situs inversus gibi organların ters tarafta olmasına şaşırmak değil; hoş olmayan davranışlara şaşırmaktır. Situs inversusun ispatını istemek değil; doğru yolda gidildiğini göstererek ispat etmektir. Doğruyu söylemekten çekinmemektir. Bugün küreselleşen dünyada bu başarılırsa ne toplum ne de insanlar zarar görür. Aksine daha güçlü bir toplumsal yapıyla gün be gün ileriye gidilir.
“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” düşüncesi korkakça ve bencilce bir düşüncedir. Gün gelir, devran döner o yılan, ona da zehrini zerk eder. Toplumun değer yargılarına, evrensel ahlaki kurallara, vicdanlara yakışmayan hal ve tavırlara karşı gelmek ve tavır koymak, bunu yapanı ikaz etmek de insanî ve vicdanî bir vazifedir.