Şimdideki geçmiş nerede?
İnsanlar, birikimlerini, hayatlarında değer verdikleri, kendileri için önemli unsurları gelecek kuşaklara aktarmak istemişlerdir. Sürekli, insan topluluklarının böyle bir yol izlemesi doğal olarak bazı unsurların insan için anlamının farklı olması sonucunu doğurmuştur. İşte gelenek de böyle bir birikmenin, anlamlı bir yığılmanın sonucudur. Geleneğe sadece bu özelliği dolayısıyla "şimdideki geçmiş” diyebiliriz. Şimdiyi yaşayan insanoğlu, şimdinin içine bakarak geçmişi, geçmişten belli unsurların yardımıyla birikerek geleceğe ulaşan anlam bölümlerini görebilir.
Biz ise yavaş yavaş geçmişimizi yitirmeye başladık… Şimdi hangi düğünde bizi biz yapan gelenekleri görebiliyoruz. O düğünü anlamlı kılan gelenek ve göreneklerimiz git gide yok oluyor diyebiliriz. Bunu memleketim olan Çorum’un Sungurlu ilçesindeki Salman Köyünde kuzenimin düğününe gittiğimde fark ettim. Oralarda bir yerlerde ve belki de başka yerlerde geleneklerin devam etmesi mutluluk verici. Belki çoğu insana saçma gelebilir ama eskiden yapılan şeylerin günümüze taşınması bir nebze de olsun onları hatırlamak, eskiyi anlamak demektir.
Kuzenimin, zor ama dolu dolu geçen bir düğünü oldu. Tamı tamına 3 gün sürdü. Eskiden düğünler öyle olurmuş. Köylerde bunu hala devam ettiriyorlar. Birincisi erkek kınası, ikincisi kız kınası üçüncüsü ise gelin alma. Tabi bu 3 günde gelen misafirlere o yöreye ait yemekler veriliyor. Aşçılar tarafından kazan kazan yemekler yapılıp, dağıtılıyor.
Düğün ilk olarak bayrak dikme ile başlanıyor. Bu benim ilk defa duyduğum bir gelenekti. Tabi eskiler bunu çok iyi bilirler. Bu bayrak düğünün başladığının ve bittiğinin bir temsiliymiş. Yine başlangıçta gelen misafirleri davulcu ve zurnacıların karşılaması ve gelenlerden bahşiş almaları da geleneklerimizin arasında yer alıyor.
Gelinin oynarken testi kırması, çocukların toplaması için damadın yere bozuk paralar atması, gelinin beline erkek kardeşinin kırmızı kuşak bağlaması…
Kırmızı kuşak demişken neden kırmızı olduğunu hiç düşündünüz mü? Gelin, baba evinden ayrılmadan önce gelinin babası veya ağabeyi tarafından, gelinin beline kırmızı kuşak bağlanır. Kimi kaynaklarda gelinin beline kırmızı kurdele bağlanırken salavat ve tekbir getirileceği ve beline iki defa sarılıp üçüncüde bağlanacağı söylenmektedir. Bele takılan bu kırmızı kurdelenin bekâret ve gayreti temsil ettiği bilinmektedir. Zaten Orta Anadolu’da bu kuşağa özellikle “gayret kuşağı” da denilmektedir.
Yine geline şekerli su içirilmesi, gelinin kucağına kız ya da erkek çocuğu verilmesi. Eskiden gelinin kız kardeşi sandığın üzerine oturur damattan para almadan üstünden inmezdi şimdi ise çok fazla sandık tercih edilmediği için gelini alırken kapı kitleniyor ve damat para vermeden kapı açılmıyor. Daha sonra düğünde kim ne taktıysa yüksek sesle söylenmesi de günümüzde çok fazla yapılmayan gelenekler arasında yer alıyor.
Çorum’daki kuzenimin düğününde şahit olduğum bütün gelenekleri yazdım. Eminim ki başka yörelere ait daha birçok gelenek vardır. Bazı gelenekler saçma olsa da ben yine da yaşatılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü toplumu bir araya getiren, birliği ve bütünlüğü temsil eden, kültürümüzün bir ürünü olan şeydir gelenek. Bir nevi bizim özümüzdür. Kim olduğumuzun ve nereden geldiğimizin bir göstergesidir…