ŞİMDİ BAK ARKADAŞ!
Aklın fikrin zihnin açık ve berrak olsun. Uyanık ol, dinamik ol, dinç ol. Şecaatini, cesaretini, rikkatini, izzetini yanından eksik etme. Mert ol, yiğit ol, münevver ol. Adamlığını satma, ahiretini satma, onurunu satma. Karakterini, kişiliğini, özünü kiraya verme. Adını ve atanı unutma…
Şimdi bak arkadaş! Sinsi ve ihanet dolu bir gecenin tarihini bizatihi yaşadın sen. Tarihe, yazılırken değil yaşarken şahit oldun. Sıkılan kurşunların, atılan bombaların gerçek olduğunu akan kanın ve verilen canın hesabından çıkarmalısın. Bu savaşın iki bin yılı aşkın süredir devam ettiğini ve tutulan defterlerin hesaplandığını unutmayasın.
Bak arkadaş, birileri senin mahremine el uzattı. Sahip olduğun tüm değerleri alt üst ederek, inandığın tüm doğruları hiçe sayarak ve daha mühimi “seni” hiçe sayarak, hem de senin ordunu sana kullanarak gecene kâbus gibi çöktü.
Sağdan soldan duyduğun laflarla kafan karışmasın, zihnini uzak diyarların istila etmesine izin verme. Kişisel öfke ve kızgınlığından dolayı sakın “oh olmuş” deme kıvamına gelme. Nitekim yapılanın sana yapıldığını sakın kulak arkası etme.
Şimdi bak arkadaş, bu işin içinde üç beş rütbeli üç beş bürokrat olmadığını artık tüm dünya biliyor. Tüm dünya dediğin nedir? Sana rol biçenlerin kurduğu sistemin ta kendisidir. Senin “sen “olarak kalmanı istemeyen ve bu coğrafyaya bir dizayn getirmek isteyen o müstevliler var ya… “Hani neredeler” sorusunun onları daha da güçlendireceğini bilmenin zamanı gelmedi henüz?
Sahip olduğun coğrafyanın sadece kendisi olmadığını kendisinden daha büyük bir etkiye sahip olduğunu senden başka tüm dünya biliyor. Bu topraklarda yürüyen savaşın artık zalim-mazlum, hak-batıl, sen ve diğerleri arasında olduğunu söylüyorsa ceddin görüp doğruca söylemiştir.
Sana musallat olan, mahremine saldıran, inançlarını örfünü geleneğini rencide eden ve en vahimi dini kullanan bu güruhun nasıl sapkın ve aymaz, nasıl zalim ve acımasız olduğunu idrak etmek ve anlatmak zorundayız ki oğlumuz kızımız çok daha uyanık ve dikkatli olsunlar.
Bak şimdi arkadaş, bak hâlâ başları dik giriyorlar güya mahkemeye, güya kahramanlık pozları veriyorlar, bitmedi bu iş havasındalar, robotlaşmış zihinlerini iptila edenlere teslim olmuş vaziyette gözümüzün içine bakarak şehidimizle, gazimizle, mazlumumuzla alay ediyorlar. Bu nasıl bir inançtır nasıl bir yapıdır ve nasıl olmuş da zihinler akıllar donuklaşmıştır bunu iyi okumak anlamak lazımdır. Oku evet, tarihini, siyasi tarihini, coğrafyanı oku. Mesela bir haritanın başında İstanbul’a bak, Ankara’ya, Urfa, Antep, Maraş… Musul, Kerkük neresi, daha dün eyaletin olan Şam, Bağdat, Kerkük… Şam biziz, İstanbul Şam… Sen yoksan bu coğrafya Anadolu olmaktan çıkar ve üç beş soysuz dolar.
Şimdi bak arkadaş, 15 Temmuz’da yaşanan, tarihin herhangi bir sayfası olarak kalmayacak. Tarafın, bu sayfanın bir satırında yer alacak mutlaka. Şehitlere bak; şehitlik onlara nasip oldu, seçilmişlerdi sanki. Sadece bu bile olayın vahametini ve büyüklüğünü ispata yetecektir. O yüzden sakın ha bu geceyi basitleştirecek, hafife alacak, sıradanlaştıracak bir yola tevessül etmeyesin, bu yola girenlere yüz vermeyesin.
Bak arkadaş, mücadele devam edecek. Hakkın sözünü hatırla; hak geldi mi batıl zail olacaktır. Yani yok olacak değil kayıp olacaktır, görünmeyecektir. Sen ne kadar güçlü kuvvetli olursan ne kadar sarılırsan hakkın ipine ne kadar mücadele edersen vatanın için, milletin için senin elinden vesile olacak muzafferiyet. Milletin, Türk milleti olarak var ve bir oldu, bunun değer ve kıymeti sana yönelen saldırıların büyüklüğünden anlaşıyor olmalı değil mi?
Şimdi bak arkadaş, hani atan demiş ya “Allah bu devlete, bu millete zeval vermesin” diye, haydi gel hakkını ver şu duanın.