Şeytanla kabak ekenler!
ABD’nin dünyaya en büyük ihracı nedir?
“ÇIKARCILIK”
Aynı zamanda en tehlikeli ihracı...
“Çıkarın için yaşayacaksın ve var olacaksın.” der.
ABD, dünya ekonomisini Bretton Woods Antlaşması ile kontrolü altına aldı.
Bu antlaşmadaki sistem, ayarlanabilir sabit kur modeline dayanmakta.
Antlaşma ile ABD dışındaki üye ülkelerin ulusal para birimleri, Amerikan Doları cinsinden tanımlandı.
Bu antlaşmaya 44 ülke katıldı.
Bretton Woods sistemi, Amerikan dolarını rezerv para statüsüne sokarak, Amerika’yı bir nevi dünyanın merkez bankasına dönüştürdü.
1944 yılında sabit kur modeline dayanarak başlayan sistem, 1973 Mart ayında başlıca sanayileşmiş ülke paralarının dalgalanmaya bırakılmasıyla yıkıldı.
Sistem yıkıldı yıkılmasına da ABD doları bir dünya para birimi durumuna geldi.
Günümüzde yaşananları hepimiz izliyoruz, görüyoruz. Dolar nezle olsa, diğer para birimleri neredeyse komaya girecek.
Ufacık bir ekonomik sarsıntıda, “dolar yükseldi veya düştü” çığlıkları kopar.
Bu para birimi, bir ülkenin ekonomisini ciddi şekilde etkiler.
Ülkemizde de durum bu yöndedir.
En zenginler, “milyon dolarlarına” göre seçilir.
En çok doları olan, en zengindir.
Sistem bunun üzerine kurulu…
“Çıkar” dediğimiz şey de burada önem kazanıyor.
Şehrimize bakın, ülkemize bakın, ülkemiz çevresindeki ülkelere de bakın…
Araştırın, gözlemleyin, çözümleyin…
İstisnalar kaideyi bozmasa da her şey çıkarlar üzerine kurulu değil mi?
O yüzden “çıkar” kelimesini çok fazla duyarsınız.
Haberlerde, dizilerde, dergilerde, programlarda, kitaplarda…
“Çıkarcılık” bir yol olarak seçilince belli bir süre sonra alışkanlık halini alır.
Faydalı olanı değil de çıkarlarına geleni seçersin.
Dolara göre plan yaparsın.
Bencilleşir ve kendinden başka bir şeyi düşünmemeye başlarsın.
Mesela, çok şirket duymuşunuzdur.
Acımasızca rekabete kapılarak, rakibini bitirmeye çalışan.
O şirketi bitirdiğinde, birçok kişinin ekmeksiz kalacağını bilerek o işlere kalkışırlar.
Demek ki pasta payı büyüdükçe insanlar daha da vahşileşiyor.
Mevlana şehrinde, Konya’da yaşıyoruz. Hiç bu konuyu düşündünüz mü?
Şeb-i Arus’a günler kaldı. Mevlana’yı anma törenlerinde bu yıl işlenen tema “kardeşlik vakti.”
Kaç kurum ve kaç kişi bu temayı anlayabiliyor?
Bir kuruma bakıyorsun “ayak kaydırma operasyonları.”
Başka yere bakıyorsun, “dostunu bile sırtından hançerliyor.”
Niye peki? Çıkarlar için…
Hani kardeşlik vaktiydi? Mevlana bu sözü sadece törenlerde, programlarda kullanılsın diye mi söyledi?
Birlik ve beraberlik, çıkarlar örtüşünce değil, çıkarlara karşı gelince sağlanır.
Çıkarlar ve menfaatler uğruna kurulan beraberlik, ufak bir rüzgarda dağılır.
ABD’yi sürekli kınarız fakat çıkarcılığını da bir türlü bırakmayız.
Eskiden insanlar, birbirlerinin yardımına düşünmeden koşarlardı.
Şimdi ise, “bana faydası var mı?” diye düşünüyor.
Biz bu hale nasıl geldik?
İşin kötü tarafı, bu hale geldiğimizden de haberimiz yok.
“Kim bir Müslüman kardeşinin ihtiyacını giderirse, Allah da onun bir ihtiyacını giderir.” diyen Peygamberin ümmeti değil miyiz?
Yunus Emre, dünya çıkarlarını kenara bırakıp, “Sevelim, sevilelim, bu dünya kimseye kalmaz” derken, dünyanın geçiciliğine işaret etmemiş mi?
Çıkarcılık, insanın karakterini adeta delik deşik eder.
Hile, fitne ve fesatlık kişinin yol haritası olur.
Kişi, karaktersiz olur da karaktersizliğinden bihaber yaşar.
Yani işin özeti, çıkarcılık şeytanın oyunudur.
Atalarımızın da dediği gibi: “Şeytanla kabak ekenin, kabak başına patlar.”
Allah, şeytana uydurmasın…