Salih Köprülü
Salih Köprülü Bir kız öğrencinin bugüne kadar anlatamadıkları!

Bir kız öğrencinin bugüne kadar anlatamadıkları!

Bugün 28 Şubat…

28 Şubat mağdurları için ne yazsak, onların duygularını yansıtamıyor.

Yaşayan bilir…

Sırf başörtülü olarak okula girmek istiyor diye, 4 yıllık fakülteyi 20 yılda bitirebilen bir öğrencinin ruh halini hangi cümleler anlatabilir.

Yaşadığı zulümden ötürü, annesi ve babasının gözyaşlarını gördükçe yüreği kanayan ama haklı mücadelesinden vazgeçmeyen, hayallerine kavuşamayan ve hayatı dağılan birinin duygularını yaşayamayan, o duyguları nasıl yansıtabilir.

Belki de bugünün anlamını yeni nesil bilmiyor.

Fakat geleceğe güvenle bakabilmek için yeni nesle net şekilde, 28 Şubatı anlatmak gerekiyor.

O yılların mağdurları, şimdilerde devleti ve milleti için hizmet ediyor.

O günleri anımsayınca yüreği kanasa da “neyse” deyip sineye çekiyor.

Halen “hak” bekleyenler de yok değil…

Fakat o yılların mağdurları, alnı ak, yüzü pak şekilde haklı mücadelelerini her platformda anlatıyor.

Yaşadıklarını anlatmak, dile kolay…

O günleri ancak, yaşayanlar net olarak anlatabilir.

O nedenle şuan devlet katında önemli bir görevde olan ve 28 Şubat zulmünü iliklerine kadar işleyen Konyalı bir dostumuzun mektubunu sizlere aktaracağım.

“Bugün 28 Şubat… Yıllar yıllar geçti. Yaralarımız kabuk bağladı ama her sene bu vakitler bir derin acı gelip vuruyor ve yaranın kabuğunu darmadağın ediyor. Her defasında yine aynı tazelikte canımı yaktığını ancak o zaman anlıyorum.

Bir sonbahardı, Şubatın estirdiği soğuk rüzgâr, o yıllarda okullarda yüzümüze vurmaya başlamıştı.

Son sınıfa bir tık kalmıştı. Ailemi ve beni, Anadolu’dan İstanbullara savuran rüzgâr, okuyup aileme güzel bir diploma ile gururlandırma hayali veren sıcak bir sonbahar rüzgârıydı. O rüzgâr nasıl içimi ısıttıysa, 28 Şubattan sonra esen o soğuk sonbahar rüzgârı da öyle üşütmüştü içimi.

Küçüktük, genç kızdık… Tüm kötülüklerden korunan kalbimize sert bir tokat gibi gelmişti. İkna odaları, aşağılamalar, polis ve asker görünce ağlamaya başlayan ve titreyen onlarca arkadaşımla beraber artık okula hep bu son gün diyerek gittim. Anneme her sabah sarılıp, derslerden sonra koşarak gelen o kızdan geriye kardeşimle beraber, “Korkma anne; asker, polis eğer üzerimize saldırırsa ya da içeri alınmazsak okulda, hemen eve döneriz. Sakın korkmayın” diyerek çıkan bir kız kalmıştı.

Bunu ancak yaşayan anlayabilirdi. Yaptığımızın farz olgunu bildiği için karşı çıkamayan babamın gözlerindeki o hayal kırıklığı… Kimse anlamazdı belki ama biz iki kız kardeş anlıyorduk. Ne hayalleri vardı yaşlı babamın ama biz ona bir diploma yerine atılma kâğıdı verebilmiştik.

Kendi acılarımızın üzerinde biz ailelerimizin acıları ile de yaşadık. Sonra rüzgârlar esti, yeni mevsimler geldi, yeni yazlar ve yeni kışlar... Ve bizleri herkes unuttu. 28 Şubatın hayalleri ve umutları öldürülmüş kızları ve ailelerinin darbe şehidi olması için ölmesi gerekmiyordu; biz yıllardır ölüyoruz, bir şeyin darbeden sayılması için birilerini alnından vurup öldürmeniz gerekmiyor, hayallerini, umutlarını, geleceklerini öldürürseniz de aynısı hatta daha da derinini yapmış olabilirsiniz.

Yıllarca eksik yaşayan insanlar üretirsiniz. Biz, işte o yıllarca eksik bırakılanlarız. Bizle beraber ailelerimiz de… Yıllar geçiyor ve biz ölen parçalarımızın mezarlığı olmadığı için herkesin unuttuğu bir ağır darbenin gazileriyiz. “Unutursan ölürsün” diyor ya film repliği, unutursak ölürüz. Ve daha derin acılar yaşarız. Biz gerçeğiz ve hala içimizdeki enkazın izleri ile yaşıyoruz.  Arada sırada, 28 Şubatın kurban ettiği bizlerin hayalleri, umutlarını da anımsayın. O acılardan filizlenen ve artık zor dedikten sonra yaşayan yeni umutlarımızı, hayallerimizi yani kardelenlerimizi başınızı kaldırın ve görün.

Çünkü biz halen buradayız.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Salih Köprülü Arşivi