Şerrin karşısında heybetli duralım
Başarı asla tesadüf değildir. Ama bu hayatta başarının da bazı temel şartları vardır.
Bu şartlardan birisi; gözü açık ve güçlü kuvvetli olmaktır.
Peki, neye karşı ve niçin bu şartı yerine getirmemiz gerekiyor?
Bir işe masum düşüncelerle, en güzel duygularla niyet ettiğimiz zaman, başlamış olduğumuz bu işe kasten sabotaj edecek birilerinin mutlaka karşımıza çıkacağı kaçınılmaz bir gerçektir.
Kötülükten beslenen, her türlü menfi tavır, söz ve tutumlara sahip negatif insanlara, fitne ve fesat peşinde koşan muhaliflere karşı teyakkuzda olmamız gerekiyor.
İyiliğin karşısında duran, kötülüğü himaye edip yaymaya ve hâkim kılmaya çalışanlara karşı iyilerin gözü açık ve güçlü kuvvetli olması lazım.
“Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.”
(Âl-i İmrân Sûresi / 104. Âyet)
Maalesef biz Müslümanlar olarak, zamanında ve olması gerektiği şekilde bu şartlara riayet etmediğimizden dolayı, bugün birçok işin başında olamadık. Oluşan bu boşluk sebebiyle, işlerin başına getirilenlerden kaynaklı olumsuzluklarda da emin olun ki payımız büyüktür.
Ayrıca iyi, güvenilir, masum, temiz, makbul insanların zayıf kalması beni derinden üzen bir konudur.
Çünkü onlar hakkı, hayrı temsil ediyorlar ama yukarıda bahsedilen şartları yerine getirmediklerinden dolayı zayıf kalıyorlar ve zayıf kaldıkları için hakkın ve hayrın hâkim olmasına vesile olamıyorlar.
“Allâh’a ve Resûl’üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allâh sabredenlerle beraberdir.”
(Enfal Sûresi / 46. Âyeti)
Bizler Kâfire fırsat vermemek adına, daha disiplinli bir şekilde, başarının kanunu olan gayreti ve himmeti arttırırsak, başarıya götüren şartlara da riayet edersek, o zaman başarıyı sağlayabiliriz.
Düşmanlarımız yıllarca Türkiye’yi, Müslümanları hep kuvvetsiz gördüğü için, hiç utanmadan, her türlü küstah fikrini pervasızca söyleme hakkı buldu kendinde.
Kendi aralarında bile “Anadolu’nun şurasını siz, burasını biz alalım.” gibi laflarla topraklarımızı sözde paylaşıyorlardı.
Düşmanlarımız sadece dışarda değil, içimizde bulunmakta. Bizi temsil noktasında olan ama bizden fersah fersah uzakta kalan, zerre kadar bile vakarımızı, heybetimizi temsilden nasibi olmayan insanlar oldu ve hâlâ da aramızdalar.
Sanki dışarıdakiler yetmiyormuş gibi içimizdeki bu çarpık, çatlak seslerle karşı karşıya kalıyoruz.
Sanki Müslümanlık suç Türkiye’de!
Bir de laiklik bayrağını açarak İslâm’a saldırıyorlar.
Bari laiklik bayrağını açma, Hristiyanlık bayrağını aç da yerli yerinde bir tutum sergilemiş ol. Haçlı zihniyetine sahipsin, İslâm’a düşmansın, biliyoruz.
Laiklik bayrağı herkesin inancında hür olması, ibadetini rahat yapması, inancından dolayı kınanmaması, ötekileştirilmemesi demek.
Ağzından çıkanı kulağı dahi duymayan bu zihniyet laikliği kendine paravan yapmış.
Bir de nedense bu laiklik söz konusu İslâmiyet olunca hiç işlemiyor.
Müslüman olmak suç mu?
Sanki suç.
Kanunlarda tarif edilmiş bir suç değil. Eğer suç, ceza kanununda yazılmışsa ve yer alıyorsa suçtur.
Bu yüzden biz Müslümanlar şerrin karşısında heybetli, kuvvetli ve tek yumruk olmamız lazım.
İyi çalışanın mükâfatını Allâh verir!
Mücadeleyi elden bırakmayalım!
“Mü'minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.”
(Buharî, Edeb 27; Müslim, Birr 66)
Bütün mücadelem İslâm için!
Hak için…
Kâfire karşı kuvvetli olmamız gerektiğini düşündüğüm için.
Mü’min mü’minin kardeşidir, birbirimize destek olmamız gerekiyor.
Birbirimizin iyiliği için çalışır bir vücut gibi olursak kimse önümüzde duramaz. Ayrılırsak bölünürüz bölünürsek parçalanıp yok oluruz.
Bu da Şer odaklarının ekmeğine tereyağı sürmeye benzer.
"Birbirinize sırt çevirmeyiniz. Birbirinize kin tutmayınız. Birbirinizi kıskanmayınız. Birbirinizle dostluğunuzu kesmeyiniz. Ey Allah'ın kulları kardeş olunuz."
(Müslim İhya'u Ulum'id-Din Huccetü'l-İslam, İmam Gazali, cilt. 2, s.407)
Allâhu Teâlâ hasetçilerin hasedinden, şerlerin şerrinden, düşmanların zararından bizleri mahfuz eylesin.
Ülkemizi sulhu salâh ihsan eylesin
Âmin…
Saygı ve duâ ile…