İbrahim Çolak
İbrahim Çolak Rüzgâr yüreğimizi kurutmaz

Rüzgâr yüreğimizi kurutmaz

Baharım…
 
Usul usul, nazlı nazlı, çiçek çiçek gelen bahardır Dağlım.
Günler günleri, mevsimler mevsimleri takip ederken, geçen ömrümüzdür.
Nasıl demiştin: “Baharım ben, bahçeyim. Yeşiller içinde, mavi-mor bir çiçeğim.”
Bahar içimizde; baharı, yalnızca çiçeklere bakarak görmek, sevmemiş ve hasret çekmemiş insanlara hastır Dağlım. Seni ne zaman görmüşsem umutla dolduğumu ve bahar saydığımı biliyorsun değil mi?
 
Atalarımız “Yaşamaya ve ölüme güneş katan, diri, güler yüzlü, özgür yaşayan” insanlardı. Bizler de bu gök kubbenin altında, yaşamanın ve sevmenin şarkısını söyleyip sonra susacağız Dağlım.
 
Sen ki kelimelerinin arasına bir kelebeğin uçuşunu, renkli şımarıklığı katansın. Uzaksın, özlenensin, duamsın. Duamız için uzak ve duamız için yeryüzü coğrafyası yoktur Dağlım.
 
Günlerimizi güzelleştiren güzel yürekler edinelim ve bu güzel yürekli insanlar bizler olalım. Kolaylaştıralım, zorlaştırmayalım! Hepimiz ama hepimiz, samimiyet ve gözlerinde yakınlık göreceğimiz insanlar ararız Dağlım. Bu samimiyeti ve yakınlığı ben sende buldum, bunca yazmamın nedeni de budur. Nasıl demiştin: “Biz imana dâhil olan değerleri yaşayalım, anlayan anlayacaktır.” Alması gereken alacak, hisseden aktaracak, gönlünü açan da kazanacaktır. Bu cümlelerde senin olsa gerek…
 
Ben aşkı yazıyorum! Kimi dinlesem en güzel o seviyor! Fotoğrafların söylediği ise körkütük aşklardan geçilmiyor. Öyle ahım-şahım kul olmayı geçtim, kıldığımız namazlara baktığımda; utanmasak, Rabbim, namazlarımızı kılmasak olmaz mı diyor gibiyiz. Oysa aşk, sevdiğimize karşı, başımız önümüzde, beğenilmek için süslenen, şikâyet etmeyen, razı, mahcup ve kalbimizin titremesi olmalı değil miydi? Bizler âşık değiliz Dağlım, bizler, bize âşık olunsun istiyoruz!
 
Sırlar bizi derinleştirir; sırrını aşikâr eden, aşktan nasipsizdir. Delik deşik olan Ney’in çıkardığı içli sesin yanında, sesi çok çıkan ve bağıran davulun anlamsız olduğunu bilmeliyiz. Bilmek; kibre fırsat vermemek için öteden beri yolun başında olduğumuza inanmak… Bilmek; mütevazı olmanın diğer adıdır Dağlım.
 
İstisnalar kaideyi bozmaz… İnsanların çoğu alabildiğine bencildir. Başka hiç kimsenin kendi yerini tutamayacağına, kendisinin de bu bakımdan diğer bütün kadınları / erkekleri unutturabileceğine samimiyetle inanır insanlar. Oysa bu bencilliğe meyletmeden, hesapsızca seven, veren, merhamet eden, sabırlı ve şefkat gösteren insanların yüzlerinin daha güzel, davranışlarının daha muti, yaşayışlarının da tevekkül içinde olduğuna şahit oluyorum. Upuzun anlatabileceğimi kısacık yazayım: İnsanlar sevmiyor, sahip olmak istiyor!
 
Dağlım… Son zamanlarda sık sık önüme çıkıyor: “Fayda vermezse bile zararı dokunmayacağından emin olabilirsiniz” diyebilmek. Zarar vermeyeceğiz! Zararımız olmayacak! Zarardan kaçınmanın yolu da yine az konuşmaya, başımızı önümüze eğmeye, sabırlı olmaya ve hüsnü zan beslemeye dayanıyor. İnsanlara, çevremize zararımızın olmaması için, kalbinden uzaklaşanın mutluluktan da uzaklaştığını bilenler olarak kendimize, kalbimize dönük yaşayalım Dağlım, dışarıya dönük değil.
 
Özgürlük doğayı izlemek ve özümüze dönmekle mümkün. Havaların ılınması, baharın bastırması da kış üstünde böylece başarı kazanır; insanoğlu da bu tabiat kanununa uyar ve insanın gerçek kişiliği ancak özgür olduğu zaman ortaya çıkar. İnsanın kendini, kırlardan, geniş topraklardan, dağlardan yani topraktan bunca soyutlaması da kalbinden uzak yaşadığının göstergesidir Dağlım.
                                                                                     
Rüzgâr; yürüdüğümüz yolları, yağmurda ıslanmış giysilerimizi, pınarda yıkadığımız yüzümüzü, ıslanan saçlarımızı ve gözyaşlarımızı kurutur da yüreğimizi kurutmaz. Bunu da bana, rüzgâr söyledi Dağlım!
 
Müzik; yani şarkılar ve türküler, toprağın ve dağların sesi gerçekte iç çekmedir ve bütün notalar sesle birlikte gizli hıçkırıkları da taşır.
 
Gerçeğe bakmak, güneşe bakmak gibidir, gözlerimizi kısmadan bakamayız. Zor, meşakkatli ve hatta can sıkıcı olsa da daima gerçekle birlikte yaşamak gerekir çünkü gerçekte sınırsız imkânlar vardır.
Zarfın içine sensizlik yorgunu ömrümü koyuyor, sensiz hayatın, uzun bir yolculuk olduğuna inanıyorum Dağlım. “Beni sevip sevmediğini sana hiçbir zaman sormayacağım ancak ben seni seviyorum. Seni seviyorum! Seni seviyorum!”
                                                                                                                         
Dağlım, mavi-mor çiçeğim, alışverişimi gül üzerinden yaptığım…
Öfkeden, nefretten, gıybetten uzak durasın, hesap gününün yakın olduğunu unutmayasın.
Hesap gününü uzak saymamız gafletimizdendir. Gaflete düşmeyesin.
 
Toy bir dağa, genç bir ormana benzetiyorum seni.
Başına yağmur yağan, eteklerinde çiçekler biten...
 
Güneşle mayalanan, bahar kokan bir günün içinde…
Varlığını armağan sayarak…
Sessiz ve sakin bir yolda, seninle yürümek istiyorum.
 
Allah esirgeyen ve bağışlayandır!

Önceki ve Sonraki Yazılar
İbrahim Çolak Arşivi