RENGİNE KANDIK YANILDIK!
“Cahildim dünyanın rengine kandım” /Neşet Ertaş
Ne güzel demiş Neşet Ertaş! Dünyanın rengine, yalanına kanacak kadar cahiliz işte. Bize sunulanı bizim sanacak kadar cahil. Zarifoğlu “Burası dünya ne çok kıymetlendirdik. Oysa bir tarla idi ekip biçip gidecektik.” Böyle demişti dünya için. Ne çok değer biçtik bizim olmayana hatta bizden olmayana. Asıl vatanımızı unutup dünyanın alına, yeşiline, karasına daldık. Göz açıp geçinceye kadar geçecek zamanı ebedi sandık. Oyalanmak için geldiğimiz bu yeri asli vatanımız saydık. Sonrası dünyanın halinden belli zaten.
Umuda yolculuk edenleri gördüm. Ama umut dedikleri şey kendilerini yok edecek bir azaptı. Umut edip yürüdüler hem de umutlarına bile göz dikmiş bir yere doğru. Sonra umutlar da tükendi kaldı insanoğlu bir et parçası halinde. Et parçası evet. Umut da yitirilirse geriye ne kalırdı ki. Yürümek lazım yolları tüm zor şartlara rağmen. Açmak lazım bir Yusuf edasıyla. Zulme rıza göstermek değil zulme baş kaldırmak gerek. En önemlisi yollarımızı iyi seçmek gerek. Kendinde kurtuluşun, umudun cevheri varken başka yöne değil kendine dönmek, özüne dönmek....
Çok hızlı yaşıyoruz hem tüketiyoruz hem tükeniyoruz. Hızlıyız bir şeylerden kaçar gibi. Hep unutma eğilimi. Yaptığımız işleri sindiremeden bir başkası. Yavaşladığımız an düşünüyoruz çünkü. Düşünmek zor iş deyip bir daha hızlanmaya başlıyoruz. Hayatlar koşarak geçiyor. Etrafımızdaki seslerden kendi öz sesimizi unutmuşuz. O kadar alışmışız ki etraftan gelen seslere onlar kesilince çığlıklarla dolu bir sessizliğe düşüyor ve kendimizi dinlemek yerine ses aramaya başlıyoruz. Ne çok ses var etrafta ne çok gürültü. İnsanlar neden hastalıklarının sebebini sessizlikten sanıyorlar ki.
Anılar! Onlarda anı da kaldı. Bir fotoğrafın değeri ancak birkaç saniye veya bir yerde paylaşılana kadar. Yaşanmışlık olarak görülmüyor anılar. Gelip geçen zaman sadece. Onun için tecrübe yok. Tecrübenin güzelliği hissedilmiyor. Ve anılar yok olmaya başlıyor birer birer. Ninelerimizin bir fotoğrafa gösterdikleri saygıyı ve önemi kendi hayatımıza göstermiş olsaydık şuan bunları konuşmaya bile gerek kalmazdı. Kendimizi en değerli hissettiğimiz bir zaman içerisinde değersizleşme! Değersiziz, kendi suratımıza bile tahammülümüz yok onun için sürekli boyuyoruz. Olduğundan farklı olsun diye. Zamana tahammülüz yok. Zamanın bize verdiği değerli çizgilere tahammülüz yok. Tahammülsüz olduk her şeye herkese. Gerçekten sevmiyoruz artık. Her şeyin suni olduğu bir vaha içerisindeyiz.
Bunlar var diye vaz mı geçmemiz gerek? Hayır! Daha güçlü bakmalıyız kendimize, özümüzü görene kadar ısrar etmeliyiz. Özümüze varana kadar. Umut dünyanın en güzel şeyi. Dünyalık olup da bu kadar güzel olan bir şey var mı ki.
Karışık bir şeyler...
Vesselam...