Musab Seyithan
Musab Seyithan Rasûlullah döneminde Yahudilerin ikinci hıyaneti/kalleşliği

Rasûlullah döneminde Yahudilerin ikinci hıyaneti/kalleşliği

Sahabeden Amr bin Umeyye ed-Dâmirî’nin, Rasûlullah’tan eman/dokunulmazlık belgesi alan Kilâb oğullarından, yanlışlıkla öldürdüğü iki kişinin diyetinin ödenmesi gerekiyordu. Yahudilerle yapılan Medine sözleşmesindeki antlaşmaya göre bu durumlarda ödenecek diyete Yahudiler de katkı payı vereceklerdi. Rasûlullah bu diyeti ödemek için yardım toplamaya çıktı ve bu arada Benî Nadir Yahudilerine de uğradı.

Yanlışlıkla öldürülen Kilâb oğullarından iki kişinin diyetini konuştu. Aralarındaki antlaşma gereği yardımcı olmaları gerektiğini bildirdi. Onlar da:

-“Olur, ya Ebâ Kasım! Biz sana istediğin yardımı yaparız” dediler. Bu sırada bir kısım Yahudiler tenhaya çekilip, Rasûlullah’a suikast yapmayı plânladılar. İçlerinden Amr bin Cihaş adındaki Yahudi:

-“Ben evin damına çıkar, onun üzerine bir kaya bırakırım” diyerek işi üzerine aldı. Çünkü Rasûlullah, Yahudi evlerinden birinin duvarının dibinde duruyordu.

Aklı başında bir Yahudi olan Sellâm bin Müşkem de onlara:

-“Sakın bunu yapmayın. Vallahi, sizin bu plânladığınız suikast ona haber verilir. Ayrıca bu iş, onunla bizim aramızda bulunan sözleşmeyi bozmak demek olur” dedi. Ama dinlemediler.

Yahudilerin plânladıkları suikast haberi, Cebrail (a.s) aracılığı ile Rasûlullah’a bildirilince, hemen bir ihtiyacını gidermek için kalkıyormuş gibi davranarak yerinden kalkıp Medine yolunu tuttu. Ashabıyla karşılaştığında:

-“Ya Rasûlallah, kalkıp gittiniz, sebebini anlayamadık” diye sordular. O da:

-“Yahudiler, beni öldürmeyi tasarladılar. Allah bana bu durumu haber verince, hemen kalkıp gittim” buyurdu.

Bu olay üzerine Rasûlullah (sav) onlara:

-“Yurdumdan çıkınız! Siz bana suikast etmeyi, beni öldürmeyi plânladınız. Size on gün mühlet veriyorum. Bu süreden sonra buralarda sizden kim görülürse boynunu vururum...” diye haber gönderdi.

Bu haber üzerine yahudiler Medine'den çıkmak için hazırlığa başladılar. Fakat münafıkların reisi Abdullah bin Ubey bin Selûl onlara:

-“Sakın yurdunuzu bırakıp gitmeyin. Kalenizde oturun. Benimle birlikte kavmimden ve diğer Arap kabilelerinden sizinle beraber çarpışacak iki bin kişi var” demek üzere adamlarından bir haberci gönderdi. Onlar da çıkmak için verdikleri karardan vazgeçtiler. Kalelerine sığınıp beklediler. Rasûlullah (sav) da onlarla savaşmak ve üzerlerine yürümek için hazırlık yapılmasını emretti.

Sonra Rasûlullah (sav), Nadir oğulları yahudilerinin bölgesine doğru hareket etti. Yahudiler yanlarına oklarını ve taşlar alarak kalelerine sığındılar. Fakat Abdullah bin Ubey bin Selûl onlara yardım etmeye cesaret edemeyip verdiği sözü yerine getirmedi. Hz. Peygamber de onların etrafını kuşattı. Hurmalıklarının kesilmesini ve yakılmasını emretti.

Bunun üzerine yahudiler:

-“Ya Muhammedi Sen bozgunculuğu ve fesadı meneder, bunu yapanları ayıp-lardın. Şimdi yaş hurma ağaçlarını ne diye kestiriyor ve yaktırıyorsun?” diyerek bağırıştılar. Bu konuda Yüce Allah şu ayeti indirdi: “Siz herhangi bir hurma ağacını kestiniz yahut kökleri üzerinde dikili bıraktınızsa bu hareketiniz (fesat için değil), hep, Allah'ın izniyledir ve fasıkları perişan etmek içindir.” (59/Haşr:5)

Benî Nadir yahudileri, Rasûlullah’a kendi istedikleri gibi, Medine'den çıkmalarını teklif ettiler. Fakat Rasûlullah (sav):

-“Bugün ben, sadece başınızı alıp gitmenizi kabul ederim. Savaş araç ve gereçleri hariç, bir devenin taşıyabileceği eşyalarınız size aittir. Diğer mallarınız, artık size ait değildir” buyurdu. Yahudiler de bunu kabul ettiler ve develerinin taşıyabileceği kadar mallarını yükleyip gittiler. (Bak: İslam Tarihi-I, M. Zeki Canan, s.290; Fıkhu’s Sîre, Bûtî, s.269 vd.)

Tarih boyunca melun Yahudilerin en çok başvurdukları ve başardıkları iki konudan biri hıyanet/kalleşlik, diğeri de peygamber öldürmektir. “Gerçek şu ki, biz İsrâiloğullarından kesin bir söz aldık ve onlara peygamberler gönderdik. Ne zaman bir peygamber onlara nefislerinin arzu etmediğini getirdiyse, bir kısmını yalanladılar, bir kısmını da öldürdüler.” (5/Maide:70) Zekeriya ve Yahya peygamberlerin dışında birçok peygamberi daha öldüren Yahudiler, bu alışkanlıklarını, Son Peygamber Hz. Muhammed (a.s) için de denemeye kalkıştılar fakat Yüce Mevla; “Allah seni insanlara karşı koruyacaktır.” (5/Maide:67) ayetinde verdiği sözü yerine getirerek onların tuzaklarını başlarına geçirmiştir.

İşte Benî Nadir olayı da Yahudilerin genlerine iyice yerleşmiş olan kalleşlik ve ahde vefasızlığın, Rasûlullah dönemindeki ikinci tablosudur. Birincisi -geçen haftaki yazımızda belirttiğimiz- Benî Kaynuka Yahudilerinin kalleşliği idi. Üçüncü kalleşliklerini de gelecek yazımıza bırakalım inşallah.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Musab Seyithan Arşivi