Ramazanlar hep aynı…
Milletçe yine bir dejavu yaşıyoruz… Her Ramazan olduğu gibi…
Mesela, 1400 yıl önce neler yapılması gerekiyorsa hala onlar yapılması gerekiyor. 1400 yıl önce orucu neler bozuyorsa, onlar hala orucu bozuyor. Ama sorular hiç değişmiyor…
Ramazan hocalarının kanalları değişir bir hareketlilik olurdu o bile değişmez oldu artık… Haberlerin konusu aynı çarşı, aynı Pazar… Sağlıklı bir oruç için gerekenler…
Yemek menüleri bile aynı…
Muhabbetlerin ‘Koalisyon’ dışında konusu da değişmedi… ‘Uzun oruç saatleri, sağlık sıhhat…’ Doktorların uyarıları da, söyledikleri de; Az yemeye dikkat, Şeker ve kalp hastaları doktorlarından izin almalılar vs…
Reklam verenlerin isimleri bir yana Reklamların konseptleri bile değişmiyor… Gülebilmelerinden anlaşıldığı kadarıyla oruç tutmayanların oturduğu ‘İftar’ sofrasındaki aileler… Ama asla sahur değil mesela…
Diyetisyenler ellerinde bülten iftarda ne yemeli ki çarpmasın, sahurda ne yemeli ki tok tutsun…
Osmanlının Ramazan mutfağıyla başlayıp, Demirhindi şerbetinin faydalarını anlatarak bitiriyor tavsiyelerini, tüm haber bültenleri…
Siyonist Pislikler, çoluk çocuk ayırt etmeden Mazlumların üzerine misket bombaları atınca da dejavu tamamlanacak…
Ramazan geldi Hoş geldi… İnşaallah boş gelmemiştir… En azından bu sefer kurtuluş reçetem elindedir… Yoksa değil sultanlığı diğer aylardan pek bir farkı kalmıyor…
Bu yıl bir değişiklik yapıp, Kur’an bir Hayat Kitabı olarak ne tavsiye ediyor bir bakmak lazım…
Boş geçmemesi için iyi bir fırsat olabilir… Ve hatta ümmetin kurtuluşu için…
Yoksa her yıl olduğu gibi sadece açlık kalacak yanımıza kar…
Bir Daha Gelemeyecek
Seversiniz yada sevmezsiniz. Takdir edersiniz yada etmezsiniz… İster Allah ve İslam düşmanı deyin, İster millet sevdalısı… Herkesin öğreneceği çok şey var ondan…
Her insanın vardır iniş ve çıkışları… Ancak meslekleri siyaset olanlardaki iniş çıkışlar daha bir önem kazanıyor…
Hele ki hiç gelmediği halde gitmeyi hiç düşünmeyenlerin çoğunlukta olduğu bir siyasi dönemde bulunuyor olmamız Süleyman Demirel’in hayatını daha bir anlamlı yapıyor bu millet için…
Sokaktaki vatandaşın, azmetmek, gayret etmek ve mücadele etmek konularında, siyasetçilerin de gidip gelmeler konusunda alacakları çok ders var ondan…
Özelikle de şu sözlerden;
“Benzin vardı da biz mi içtik?”
“Ege Denizi bir Göl değildir.”
“Üstüne oturalım mı oturmayalım mı diye düşündük. Oturursak civciv çıkacak çünkü.”
“Bana milliyetçiler adam öldürüyor dedirtemezsiniz…”
“kimse beni yanlış çıkarmak için , bakalım yollar yürümekle eskir mi diyerek daha fazla yürümemiştir"
“Kontrgerilla tartışması kadar Türkiye'de havanda su dövülen bir konu yoktur. Deniyor ki, araştıralım. O zaman her şeyi araştıralım, yarın güneş doğacak mı diye araştıralım"
“Dün dündür, bugün bugündür.”
“Kan döken insanlar ‘biz kan dökmekten vazgeçtik’ derlerse, ‘iyi yaptınız, alın size bir mükâfat verelim’ denmesi mümkün değil. Kan döken insanlara ‘aman vazgeçmeyin, kan dökmeye devam edin’ demek de mümkün değil. Kan döken insanlar bundan vazgeçerlerse, bu iyi olmadı demek de mümkün değil.”
Son 50 yıla damga vuran filozof-siyasetçisini kaybetti Türkiye…
Demirel gibiler içinse sanıyorum ölmekten ziyade bir daha gelemeyecek olmak daha acıdır…