PSİKANALİTİK BİR GÖRÜŞME ÖZETİ(II)
Üvey baba çocuğun ana okulundaki dengesizliklerinden başlar konuşmasına. Evdeki davranışları ise okuldakinden daha vahimdir ona göre.
Konuşmasının bitiminde adeta şöyle demek istemektedir. ‘’Biliyorum benim vicdanıma hitap edeceksiniz ama beni de anlayın; artık bu yükü taşıyamıyorum. ‘’
Bu iç konuşmayı çok iyi okuyan terapist onun vicdanına seslenmek yerine ona hak vermekle başlar konuşmasına. Terapist, annenin ‘’senin ne büyük fedakarlıklara katlandığını, çocuğuna karşı büyük bir sabır gösterdiğini ‘’ kendisine anlattığını söyler. ‘’Nelere katlandığını ve üvey baba olmasına rağmen anlayışla çocuğuna yaklaştığı için annenin kendisine minnettar olduğunu’’ ifade etmesinden sonra babanın duygulandığı görülür.
Üvey babanın, çocuğun bu durumdan kurtulması için çare aramaya istekli olduğu anlaşılmıştır.
Öncelikle okul durumu ele alınmalıdır.
Yapılan test sonuçlarına göre çocuğun konuşma tedavisi okuluna değil; zihinsel engelliler okuluna göndermenin uygun olacağı aileye bildirilir.
Terapist maddi konuda da aileye yardımcı olacağı vaadinde bulunur. Çocuk bürosuyla görüşerek bu vaadini yerine getirir.
Ancak şimdi çocuğun bakım evine gönderilmesi mi, yoksa evde tutulması mı konusunda ailenin ivedilikle bir karar vermesi gerekir.
Terapist ikinci bir vaadde bulunur. Evde kalmasına karar verirlerse beyindeki organik bozukluk için kendisinin bir şey yapamayacağını ama seanslara ayakta devam edebileceğini söyler.
Üvey babanın ‘’bakım evine gitmesi uygun olmaz mı?’’ sorusuna terapist ‘’aile kadar benimsenmeyeceği için uyum sorunu yaşayacaktır. Ancak tercih senindir’’ cevabını verir.
Üvey baba zaman ister. Bundan sonraki görüşmeye anne yalnız gelir ve çocuğun evde kalmasını üvey babanın da kabullendiği haberini verirken son derece mutludur.
Çocuk bürosunca bakım parası da ödenmektedir. Bundan sonraki görüşmeye çağrılmadığı halde baba da gelmiştir.
Baba ilk geldiği görüşmeyle hiç ilgisi olmayan bir tutum içindedir. Çocuğun olumsuzluklarından ziyade olumlu bulduğu yönlerini anlatmaya ve ilk geldiği görüşmedeki bağırıp çağırmalarından utanıyor gibi bir hal içindedir.
Çocuğu düzeltmeye çalışırken kendisinin de düzeldiğini anlatmak ister gibidir.
Terapist sözünde durur ve tedavi yedi yıl sürer. Bu süre içinde bakım evini ağzına almayan üvey baba, çocuğun zaman zaman gösterdiği geri tepmelere olağanüstü bir sabır gösterir ve hep çocuğu destekleyen bir tavırla hareket eder. Çocukta beyindeki bozukluğa rağmen şaşılacak derecede bir iyileşme görülür.
Okuldaki öğretmeni her türlü takdirin üstünde bir azim ve sabır gösterir. Sınıf içinde göstermiş olduğu olumsuzlukları terapistin de desteğiyle başarılı bir şekilde normale dönüştürmeyi başarır. Başlangıçta okul yönetimi çocuğu okuldan uzaklaştırmak istemesine rağmen öğretmen şiddetle karşı çıkar.
Şimdi sınıf üyeleri ve okul yönetimi de çocuğu kabullenmiş ve onu sınıfın neşeli bir üyesi olarak görmeye başlamıştır.
Ergenliğe girince arkadaşlarının kışkırtmasıyla, bir hırsızlık olayına karışırsa da bunu mülkiyet kavramından yoksun olduğu için yaptığı anlaşılır ve yapılan rehabilitasyondan sonra bir daha asla tekerrür etmez ve toplumu rahatsız eden bir davranış içinde olmaz.
Terapi sonuçlandığı zaman anne baba da gelişmelerden son derece memnun ve mutludur. Aldığı karnesinde en dikkat çeken husus ‘’ hal ve gidiş’’ ortalamasının ‘’çok iyi’’ olmasıdır.
Terapistin şu tespitiyle konuyu kapatayım. ‘’ Bu ve benzeri örnekler, alt eğitim düzeyindeki ailelerin üst eğitim düzeyindeki ailelere göre daha ilkel tepkiler verdikleri yolumdaki önyargının tutarsız olduğunu kanıtlar.’’ (Anne ve baba alt düzey eğitim grubundadır.)
Yukarıdaki öğretmenin şahsında bütün öğretmenlerin geçmiş ‘’Öğretmenler Gününü’’ de kutluyorum.
Bilmem anlatabildim mi? Selamlar.