Prof. Dr. Önder Kutlu
Prof. Dr. Önder Kutlu ‘PARALEL TACİRİ’ ÇUKURLAR

‘PARALEL TACİRİ’ ÇUKURLAR

Her zaman ve her vesileyle söylüyoruz; Türkiye’de 17 Aralık günü ortalığa saçılan ‘paralel’ pislik ve kalkışma bugün mücadele vermek zorunda olduğumuz en önemli problem. Devleti ve kurumlarını adeta bir ahtapot gibi kuşatan yapı hepimizin malumu. Bu konuda fazla söze hacet yok sanırım. Herkes bir şekilde bu belaya karşı konumlanmış bulunuyor.

Nitekim MGK konuyu karara bağladı, ‘paralel’ yapı bir illegal örgüt olarak tanımlandı. Bunda da sıkıntı yok. Örgütle bağlantısı bulunan herkese yapılacak muamele belli.

Problemli mesele konunun hem birileri tarafından ele alınış biçimi hem de ele alanlarla alakalı. Birileri bilerek ve isteyerek meseleyi mecrasından çıkarmaya, sulandırmaya, hatta alçakça emellerine alet etmeye çalışıyorlar.

Konu sulandırılınca da tartışma sağlıklı biçimde yürütülemiyor. Aynen ‘paralel’ yapının Ergenekon davalarında yaptığı gibi, masum insanlar meselenin içine çekilerek, asıl amaç gözden uzaklaştırılıyor. Mücadele yapılamıyor. Bugün Ergenekon davaları bitti. Ama biliyoruz ki Ergenekon diye bir yapılanma var ve milletin iradesine karşı tavır içinde idi. Hepimiz yaşadık bunu.

Bugünkü mevzumuz 14 Kasım 2014 tarihinde köşemde kaleme aldığım ‘Paralelle mücadeleyi kim vermiyor?’ başlıklı yazımda sizlerle paylaştığım ve paralel meselesinde ‘en tehlikeli’ olarak nitelendirdiğim grubun durumu.

‘Paralelle mücadele verdiğini söyleyen’ bir kısım şahsiyetsizle ilgili şöyle demişim:

“Dördüncü ve sonuncu grup olan mücadele verir görünen, ama vermeyen, aslında amaçları mücadele olmayan ama eder görünerek ‘rant’ elde etmeye çalışan kesimdir. Bunlara ‘münafık’ diyebiliriz; işleri güçleri reklamdır. Aslında ne halk iradesine ne de demokratik taleplere duyarlıdırlar. Toplumda esen ‘kuvvetli’ rüzgâra bağlı olarak ‘günü kurtarma’ derdindedirler. Ergenekon’cular ve 28 Şubatçılar bu kategoridedir. Kamuoyundaki mevcut tepkiyi kendi lehlerine devşirme gayretiyle hareket ederler. Temel özellikleri, ‘paraleli’ dillerine dolmaları, adeta ‘tesbih’ haline getirmeleridir. İçlerinde belki en tehlikeli grup budur: Suret-i haktan görünüp, ‘yezidlik’ yaptıkları için.”

Yazımın sonunu şöyle bağlamışım: “Şimdi lütfen etrafımıza bir bakalım: Kamu gücü kullanan kişi ve kesimlerin yukarıda sıraladığımız kategoriler açısından durumları nedir?”

Tam altı ay önce kaleme aldığım yazımda ifade ettiğim ‘yezid’ değerlendirmesinin bugün hala geçerli olduğunu bir kez daha gördüm. İnsanlar ve kurumlarla ilgili genel değerlendirmeyi yaparken Hz Pir’in ‘Bir adama bakarım adam mı, bir de lafa bakarım laf mı’ ilkesi benim açımdan da geçerli.

Birileri laf ederken bakarım: Kim ediyor? Ne ediyor? Karşımdaki eğer Ergenekon’cu, 28 Şubatçı, başörtüsü düşmanı, Batı Çalışma Grubu üyesi, darbeci, çıkarcı, iftiracı, fırıldak, alçak, hatta Üstad’ın deyimiyle ‘çukur’ ise tavrım bellidir. Hiç dikkate almam.

Mevzunun bir yerinde ‘paralel ‘ kelimesi geçiyorsa, mezkûr yazımdaki sekiz kategori açısından analizimi yaparım. Orada da ifade ettiğim gibi en tehlikeli grup bu: Çıkarcı sırtlanlar söz konusu olduğu için.

Tavrım net. Yukarıdaki ilkeler ışığında hareket ederim.

11 Ocak 2014 tarihinde Konya STK’ları olarak düzenlediğimiz ve benim de konuşmacı olarak katıldığımParalele karşı Sivil Duruş Mitinginde’ durumu izah etmiştim. Henüz çok az kişi konuşurken,  anti-demokratik mihraklar, yukarıda sıraladığım çevreler ‘ellerini ovuştururken’ Konya Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdi ve sivil bir miting organize etti. Bize de konuşmacı olma şerefi bahşedilmişti.

Orada da ifade ettim. Bugün parsa toplama derdinde olanlar merhum Aliya’nın nitelendirmesiyle ‘sığınak savaşçıları’. Savaş boyunca, sığınaklarda, saklandılar. Savaş bitince ya da bitme safhasına yaklaşınca ‘inlerinden’ çıktılar. Etrafı bir kolaçan ettiler. ‘Sorun’ olmadığını görünce, ön saflarda savaşan mücahitlerin yerini aldılar. Kendilerini de böyle lanse ediyorlar. Ama tutmaz. Yutmazlar. Yemezler.

‘Sicili bozukların’ bu ilişkide yeri belli.

Sen kritik zamanlarda ne yaptın? Hakka, hukuka, özgürlüğe değer verdin mi? Eylem ve söylemlerinle tarafını belli ettin mi?

Benim canımı acıtan da bu: Milli iradeye kasteden Ergenekon’cular televizyon, televizyon geziyorlar. İnternet sitelerinde haber yaptırıyorlar. Masum tavırlarında milleti kandırmaya çalışıyorlar. 28 Şubatta inançlarımıza küfredenler, tövbe ettikleri yolunda bir emare göstermemelerine, özür dileyip, pişman olduklarını ifade etmemelerine rağmen bugün ‘rol kapma’ derdindeler.

Pes doğrusu…

Aynı kesimler 17 Aralık öncesinde ‘paralel’ yapıya yanaşmışlardı. ‘Camianın Konya İmamı ahbabım olur’. ‘Bana itibar eder’. ‘İstediğim zaman görüşebilirim’ diyenler de bunlar. ‘Paraleli’ dillerine dolayıp, menfaat devşirmeye çalışanlar da farklı değil. Menfaat Bölüm Başkanlığı olabilir. Müdürlük olabilir. Mevki olabilir. Bakanlık Projesi olabilir.

Herkes herkesi tanıyor. ‘Çukura’ çukur, ‘insana’ insan muamelesi yapmaz lazım.

Bu meseleyi çözemezsek ‘paralelle’ mücadele edemeyiz. Söylenecek daha çok laf var. Şimdilik bununla yetiniyorum.

Arkasının geleceğini söyleyelim…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Önder Kutlu Arşivi