Hakan Bahçeci
Hakan Bahçeci Özgür mü Değilsin?

Özgür mü Değilsin?

Kimsenin kimseyi sevmek mecburiyeti yok… Bu cümle prensip haline gelmiş ve hatta kurallaşmış durumda. Mantıksal ve ilkesel anlamda doğru ve gerekli… Bu şekliyle kişiyi ve karşındakini bir nevi özgür ve kendi haline bırakmış oluyorsunuz. Ayrıca “sevmenin” sorumluluğu da bertaraf edilmiş oluyor. Modern dünyanın dayattığına inandığım bu toplumsal ilkeler ne kadar sağlıklı ve doğru? İspata muhtaç kanımca…

Diğer yandan bahsini ettiğimiz bu prensip Müslümanların nezdinde hoş ve kabul görecek kuvvette değil. Kaldı ki “sizler birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız” net ve kesin emri bizzat peygamber tarafında dile gelmiş durumda. Müslüman Müslümanı sever, imanı için sever, sevmelidir.

Bahsimiz sevmek sevilmemek olmayacaktı oysa… Mamafih aynı toplum içinde aynı topraklarda yaşayan insanların birbiriyle ilişkisini kanundan önce değerler, iman esasları, medeni prensipler ve asgari etik çizgisi belirlemiş olmalı. Huzurlu ve güvenilir bir ortamda yaşamak isteyen herkes “diğeri” ile aynı yerde yaşamak zorunda olduğunu hatta bunun bir zorunluluk değil gereklilik olduğunu kavramak durumunda. Modern dünyada evet, kimse kimseyi sevmek zorunda değil artı sevmek zorunda değilsin ama sevmediğin için itip kakmak, hor görmek, yok saymak hakkını kazanıyor da değilsin.

Kişinin bir diğerini sevmiyor oluşu nitekim belli bazı kıstaslara, birtakım fikirlere ve hatta ideolojik yaklaşımlara dayanıyor. Hele bir de benim gibi olmayan benden değildir kanısı oluşmuşsa “kimseyi sevmeye mecbur değilim o halde sevmediğim benim düşmanımdır, hasmımdır” kabulü yerleşmeye başlıyor. Bunun neticesi tahammülsüzlük…

“Ülkemde özgür değilim” diyenlerin algısı, kabulü, inanışı bahsini ettiğimiz prensibin tavsamış, yozlaşmış, katılaşmış hali değil midir? Kimseyi sevmek zorunda değilim madem sevmiyorum “çünkü onlar suçlu, onlar iyi değil, onlar öteki” yaklaşımı zihinlerde kalıplaşmış durumda. Öyle ki kendi özgürlüğünün kısıtlanmış olduğuna inanıyor ve bunun sebebi olarak sevmediği öteki insanlar olarak görüyor.

Sevmemek, özgürlüğün bir getirisi olabilir ve hatta hak da olabilir lakin sevmemek asgari düzeyde bile olsa hor ve hakir görmeyi hak olarak kimseye vermez. Yaşadığımız son üç beş ay, hızlı ve hengâme içinde geçti. Derin bir kavga yaşandı da diyebiliriz. Elinde bira şişesi, sere serpe gecenin bir vaktinde bağırıp çağırıyor olduğu halde kendini özgür hissetmeyen ve bunu Anadolu insanına, inananlara yükleyen vatandaşın kimseyi değil kendi gibi olanı sevmiyor oluşu derin bir sosyolojik travmanın belirtileridir.

Ülkemde hatırı sayılır bir kesim bilhassa inancı gereği, örfü âdeti gereği yaşamaya çalışanları, hatta bizzat Anadolu insanını tahkir etmekten, küçümsemekten, aşağılamaktan vazgeçmedi, vazgeçemiyor. Geri kalmışlığını, aydınlanamamış olduğunu muhafazakâr diyerek etiketlendirdiği insanlara fatura ediyor. Giyim kuşamından dolayı tahfif ediyor, sanattan anlamaz diyerek hor görüyor ve işte dahası… Tüm bunların üstüne özgür değilsem, medeni değilsem, Avrupalı değilsem işte bunların yüzünden deyip parmağını bize çeviriyor. Tüm bunları da özgürlük adına kimseyi sevmek zorunda değilim diyerek yedirmeye çalışıyor… Yok, arkadaş böyle değil. Bu toprakların harcında sen ve senin gibilerin alın teri hiç olmadı buna rağmen Anadolu insanı senin için de can vermekten geri durmadı yine de durmaz. Bir de bu yönden bakabilsen…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hakan Bahçeci Arşivi