Orucun Sıhhatle İlişkisi
Ramazan ayında oruç tutmak, Rabb'imizin emridir ve Müslüman aleminin kutsal ibadetlerinden biridir. Allah’ın emir ve yasakları elbette ki kulların iyiliği içindir.
Rabbimiz Bakara suresi 183. ayette:
"Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi oruç tutmak size de farz kılındı. Umulur ki böylece günah ve fenalıklardan korunursunuz." buyurmaktadır.
Rabbimizin yapmamızı istediği şeylerden biri olan oruç tutmanın insan sağlığına önemli etkileri vardır. Sahurla başlayan bu sürecin sayısız faydaları bulunmaktadır.
Peygamberimizin (sav) "Sahur yiyin, çünkü sahurda bereket vardır." buyuruyor.
Günümüzde sağlık alanındaki uzmanlar , sahura kalkmanın sağlık açısından daha doğru olduğunu, sağlığın korunması için sahura gerekli özenin gösterilmesi önerisinde bulunmaktadır.
Alimler, sahurun oruca dayanma gücü verdiğini, maddî manevî bereketlere vesile olacağını bildirmişlerdir. Çünkü kişi sahura kalkmakla seher vaktini uyanık geçirir. Böylece hem yemek yiyerek dayanma gücü olur, hem de bu vakitte yaptığı ibadetlerin bereketinden nasiplenmiş olur.
Sahurdan sonra aç kalmamız ise vücudun ihtiyacı olan tamirat süresini başlatmaktadır. Uzmanlar oruçta vücudun aç bırakılmasının insana detoks etkisinde bulunduğunu; yani zehirlerinden arındırdığını yaptıkları yüzlerce çalışmalarla kanıtlamıştır.
Oruç tutmak, irade gelişimine katkı sağlar. Beyin ve vücut fonksiyonlarını dinlendirir. Bilimsel çalışmalar ile oruç tutarken beynin gelişimini sağlayan sinir hücrelerinin daha fazla salgılandığı tespit edilmiştir.
Oruç ile kısa adı BDNF (Brain Derived Neurotrophic Factor=beyin kaynaklı sinir besleme faktörü) olan proteinin salgını artar. Bu protein hafızayı güçlendirir ve bazı hastalıklara karşı korur.
Alzheimer benzeri belirtiler geliştirmek üzere tasarlanan farelerde, orta yaşlarda başlanan gün aşırı açlık uygulamasının hafıza problemlerinin başlamasını 6 ay kadar geciktirdiği gösterildi. Farelerdeki bu sürenin insanlarda 20 seneye tekabül ettiği hesaba katıldığında bu gecikmenin önemi daha iyi anlaşılmaktadır.
Gün aşırı aç bırakılan ve kalori kısıtlaması uygulanan farelerin beyninde BDNF proteinin üretiminde yüzde 400’e varan artışlar olduğu belirlendi. Öğrenmede ve hafızada rolü olan BDNF, beyin kök hücrelerini aktive ederek bunların yeni 'nöronlara' yani 'sinir hücrelerine' dönüşmesini sağlayarak beyin sağlığına olumlu etki gösterir. Bu protein beyin hücrelerini Alzheimer ve Parkinson’da rastlanan değişikliklere karşı da korur.
Oruç tutmak stres hormonunu azaltır.
Aynı zamanda nöroplastisite artar, bu da vücudun strese olan direncini kuvvetlendirir.
Oruçlu kimselerde adrenalin ve kortizon hormonları kana daha kolaylıkla karışmaktadır. Bu hormonlar, tesirlerini kanserli hücreler üzerinde de göstermektedir. Böylece bu hormonlar kansere karşı bir çeşit kalkan rolünü oynamakta, yani kanser hücrelerinin çoğalmasını önlemektedir.
Oruç tutan bünye, adeta bakıma girer, iç organları saran yağlar erir, vücudun zindeliği artar, direnme gücü kazanır, mide, böbrek, şeker, kalp ve karaciğer hastalıklarına karşı direnci artar.
Oruç sürecinde vücut gerekli enerjiyi sağlamak için önce glikoz depolarını harcamakta sonrasında gerekli enerjiyi temin etmek için yağları yakmaktadır. Vücudumuz bünyesine giren zararlı kimyasalları yağ kütlesi içinde depolamaktadır. Örneğin tarımsal bir zehir olan DDT vücudumuzdaki yağların içinde bulunmaktadır. Böylece vücutta uzun süredir bulunan zararlı kimyasallar oruç sayesinde vücuttan atılabilmektedir.
Japon hücre biyoloğu Yoshinori Ohsumi, 2016 yılında hücrelerin içeriğinde nasıl geri dönüşüm ve yenileme yaptıklarını, otofaji (aç kalan hücrenin yaşlanmış ve bozulmuş yapılarını kendi kendisinin sindirmesi) adı verilen bir süreçle ilgili olarak Nobel Tıp Ödülünü kazanmıştır.
Bu ve bunun gibi yapılan yüzlerce çalışma Peygamber efendimizin “oruç tutunuz, sıhhat bulunuz” hadisini ve İslam mucizesini bizlere göstermektedir vesselam..