ÖNCEDEN ANDIMIZ VARDI
İlkokul zamanlarında yıllarca sabah erken saatlerde okula gittik …
Okulun önünde dizilen ve sınıflara ayrılmış kalabalığın arasına girip, çantalarımızı bir kenarı fırlattıktan sonra top oynamaya giderdik. Nöbetçi öğretmenin hoparlörden yankılanan sesiyle topu bırakıp tekrar sıraya girerdik.
Nöbetçi öğretmen kendi sınıfından birkaç öğrenciyi çıkarıp ne anlama geldiğini bilmediğimiz yemini ettirirdi. Metni yüksek sesle okuyanların anlayamadığı gibi tekrarlayan yüzlerce öğrencinin de ne anlama geldiğini bilmediği meşhur andımızdan bahsediyorum.
Her sabah yeminimizi eder ve sınıflara dağılırdık.
Üzülerek söylüyorum andımızı okulda en son ben ezberledim. Geçte olsa ezberlememe rağmen hiçbir zaman hatasız okuyamadım. Bu yüzden o kalabalığın önüne çıkıp o yemini uzun yıllar ettiremedim. Kalabalığın arasında ise sadece ağzımı kıpırdattım. Bunun için o minik yaşlarda beni temsil eden o çocuktan özür diliyorum. Çünkü o çocuk hiçbir zaman öğretmeninden andımızı okuduğu için övgü alamadı.
O dönem bir öğrenci olarak andımızı okuyamamam büyük trajediydi. Bende mecbur bir işi başaramayan her birey gibi o yaşlarda bir türlü okuyamadığım andımıza çamur atmıştım.
Nasıl mı ?
‘’Ant içerim değil, su içerim’’ diyerek arkadaşlar arasında bu edebi ve yarınların ufkunu açacak olan meşhur andımızı çocuk aklıyla alaya almıştım.
Bedeli ağır oldu …
Hayatımda unutamadığım birçok olay vardır. En önemlisi ise o yaşlardayken bana komik gelen bu espriyi bir arkadaşım öğretmenimize söylemiş. Öğretmenimiz hışımla sınıfa girerek tüm sınıfın ortasında beni vatan hainliğiyle suçladı.
Doğru ya andımız vatandı ve onunla dalga geçmek vatana ihanet demekti.
Dayanamadım …
Akşam eve gittiğimde kitabımın ön yüzünde yer alan o meşhur andımızı baştan sona ezberledim. Ertesi gün nöbetçi öğretmenden rica edip platforma birkaç arkadaşımla beraber çıktım.
Başladık; Türküm, doğruyum, çalışkanım, İlkem …
Arada birkaç yeri unutsam da arkadaşlar durumu toparladı. Evet artık bende bir vatan kahramanıydım. Vatana ihanetle suçlanmayacaktım. Hoş vatan ne demekti onu da pek bilmiyordum. Ama muhakkak vatanın andımızla bir alakası vardı. Neyse bir gün bağlantısını kurardım.
Elbette hep andımızı okuyamayan o minik çocuk olarak kalmadım. Büyüdüm, yetiştim ve bugün bu satırları yazıyorum.
Şimdi gelelim o zamanlar çözemediğim şu andımız meselesine …
Daha önce ilgilenmemiş olup şimdi müsait olanlar andımızın yazarı Reşit Galip’in aynı zamanda ezanın Türkçe çevirisini de yapan kişi olduğunu görürler. Özellikle ezanın Türkçesini birkaç yıl önce incelediğimde mütercimin çevirisine hayret etmiştim. O yüzden vefat etmiş olan bilim insanı ve 1932’de Milli Eğitim Bakanlığı yapmış olan Reşit Galip’e selam olsun. (!)
Bugün andımız ile alakalı diyorum ki bir meclis kararıyla yürürlülüğe giren ve yine bir meclis kararıyla yürürlülükten kalkan bir metni okumadığı için arkamızdan gelen nesil çok ama çok şanslıdır.
Henüz beyni pırıl pırıl olan ve iyi-kötü ayırt edemeyen bir nesil artık yemin etmenin o kadar kolay olmadığını bilecek. Her yılın neredeyse dörtte üçünü yemin ederek geçiren 2013 yılından önce öğrenim gören büyük bir nesil bugün vatan sevgisini andımıza borçlu değildir.
Geçenler bir ortamda ortak tanıdıklarımız olması nedeniyle Atatürkçü düşünceyi benimseyen eğitimcilerle oturuyorduk.
Bir şekilde bir oturmamızda laf andımızın kaldırılmasına geldi. Onlar bu hareketin Atatürkçü düşünceye karşı bir darbe olduğunu söylediler. Bana da fikrim soruldu. Yukarıda size anlattığım başımdan geçen olayları anlatarak bende fikrimi izah etmeye çalıştım. Savunduğum tezim ise; Andımızın kaldırılışını Atatürk karşıtı bir hareket değil, tam aksine pedagoji yanlısı bir karar olarak düşünmemdir.
Eğer bugün her sabah çocuklara Peygamber Efendimiz (s.a.v) adını kullanarak Müslümanca bir ant içiriliyor olsaydı yine aynı şekilde o andın kaldırılmasını savunurdum.
Çünkü araştırmalarım sonucu edindiğim bilgiler şu ki; Henüz hür iradeye sahip olmamış hiçbir birey ne söylediğini anlamaksızın zorla yemin e-d-e-m-e-z.
Yine aynı şekilde oyun oynama yaşındaki çocuklarımız ne olursa olsun varlığını-ki bu Türk varlığı dahi olsa armağan edemez. Çünkü o yaşlardaki hiçbir çocuk henüz niçin var olduğunu sorgulama yaşında değildir. Bu ağır sorumluluğu geleceğimiz olan o çocukların sırtına nasıl yükleriz.
Bu kasıtlı veya gayri ihtiyari olarak bir zihin istismarıdır.
Bu metnin fikir özgürlüklerinin durmadan savunulduğu bir dönemde kaldırılması öyle zannediyorum ki bir devrim olmuştur. İsteyen aileler okula gitmeden önce çocuğuna bu metni okutabilirler. Bu çocuğun ailesini bağlayan bir tercihtir.
Yani aslında andımız yasaklanmamıştır. Sadece zorunlu olarak okutulması iptal edilmiştir.
Bu nedenle dönemin hükümetini çocukların ruh dünyalarını düşünerek almış oldukları bu karar nedeniyle tebrik etmek lazım geliyor.
Dedelerimiz ezanın Türkçe olduğu dönemlerde karşı karşıya kaldıkları şiddetleri anlatırlar. Bizde sanki masal anlatıyormuş gibi dinleriz. Bende Allah izin verirse torunlarıma bu olayları anlatacağım. Muhtemelen onlarda küçücük çocuğun zorla yemin ettirildiğine inanmayacaklardır.
Özetle; Bu meseleyi yeniden hortlatıyormuşum gibi anlaşılmasını da istemem. Lakin halen bazı eğitimcilerimizin sanki bu kararla ülke elden gitmiş gibi davranmalarına karşı olarak bu yazıyı kaleme almayı tercih ettim.
Unutmadan söyleyeyim. Anlaşılması için ‘’andımız’’ kelimesini kullandım. Ama aslında bu bile bir metnin bize ne derece kabullendirildiğini ortaya çıkarıyor.
Bugün gelmişiz 2017 yılına …
Ara sıra bazı öğretmenlerimle karşılaşıyorum. Hür irademi tanıyan her öğretmenimin karşında, zorunluluk olmaksızın saygıyla eğilip ellerini öpüyorum.
Ama beni vatana ihanetle suçlayan öğretmenlerimi görünce beni tanımayacağını bildiğim halde yolumu değiştiriyorum. Onlarla hesabım ise ahirete kaldı.
İnsan yetiştirmek zor galiba …
-Şahidim.
-Kim insan eğitmek istiyorsa eğitiyor.
-Şahidim
-Kim insan tüketmek istiyorsa tüketiyor.
O yüzden belki de dünyanın en zor işlerinden birini yapan, insan üretme fabrikası görevini üstlenen ilkokul, orta okul ve lise öğretmenlerimizin Allah yardımcısı olsun.
Çünkü yeni nesli esere çevirmekte, enkaz haline getirmekte onların elindedir…