GAZETE GAZETE
Ne de çabuk haberiniz oluyor her şeyden. “Çocuktan al haberi” diye bir deyim mi vardı diyecek şimdiki gençler.
Farklı yollarla her çeşit ve her şekilde bilgiye ve habere ulaşabilme imkânına sahip olduğumuz bir gerçek. Bununla birlikte yoğun bir enformasyon sağanağı ile karşı karşıya olduğumuz da ayan beyan ortada. Bu kadar çok bilgiyi bu kadar kısa sürede ve neredeyse gözümüze sokarak ulaştıran kim ola ki? Medya değil mi ve o gücün ilk fiziksel olarak büründüğü şekil; gazete.
Toplum düzeninin temel yapı taşları olarak kabul edilen yasama, yürütme ve yargı gücü ile birlikte dördüncü kuvvet olarak tanımlanan medya, sahip olduğu enstrümanlarla topluma enformasyon aktarmada başrolü oynamaktadır.
Geçmişte; cemaat olma, aslında günümüzde toplum halinde yaşamanın bir şekliydi. Doğal olarak cemiyet halinde olmak, başkasına ihtiyaç duymayı gerektirir. Haberdar olmak, bilgiye ulaşmak, günü takip etme gibi bir ihtiyaç, büyüyen ve gelişen bir toplum için kaçınılmaz olunca bu işi medya, büyük oranda yüklenmiştir. Yazılı basın dediğimiz ve daha çok gazete şekli ile karşımıza çıkan medya organı, gelişen ve değişen dünyamızda gücünün sınırı tam bilinmeyen bir etkiye sahiptir.
Demokrasinin bir şartı da hür ve dürüst basındır. Basın, doğru haberlerle milletin sağlıklı düşünmesine yardımcı olmalıdır. Yalan haberlerle kamuoyu etkilenir, cemiyet kargaşalığa sürüklenirse, demokrasi anarşiye dönüşür. Her anarşi, demir yumruklu bir kurtarıcıya davetiye çıkarmaktır. Bunun örneklerini de son dönem tarihimizde çok sık yaşadık. Ayrıca basınımız, hiçbir zaman samimi olmamış, devamlı çifte standartlar uygulayarak milletin güvenini yitirmiştir. Mesela özgürlük, hürriyet, anayasa havarisi kesilen basınımız, bunları rafa kaldıran askerî darbeleri “Selam sana generalim!” sloganlarıyla karşılamıştır.
Demokratik rejimlerde basın yayın organlarının işlevi yadsınamayacak kadar önem taşır. Demokratik rejimler iletişim araçlarının eseridir. Demokratik rejim denince, hemen akla basın ve yayın hayatı gelir. Çünkü bu organlar halkın gözüdür; kulağıdır; halk onlarla görür, onlarla duyar ve kararını verir. Halkı bilgilendirmek için kurulan bu organlar doğruları değil de, halkı kandırmak gayesiyle yayın yaparlarsa, işte o zaman felaket başlar.
Yanlış gören, yanlış duyan, yanlış karar verir. Basın yayın organlarımızın bu görevi yapmak gibi bir nihai hedefleri acaba var mıdır? Kamu hizmeti yapmak gibi bir gaye taşırlar mı? Eğer böyle değilse o zaman medya ve özelde gazete iflas etmiş değil midir?
İflas etmiş bir gazetecilik anlayışının ülkeye, okuyanına, takipçisine, ekonomiye katkı sağlamayacağı gibi zarar vermesi de kaçınılmaz olacaktır. Özellikle gazeteci kimliği ile bu kimliğe yakışmayan işler yapıp sarı rengin arkasına saklanmak en azından vicdanlarda mahkûm edilecektir.
10 Ocak, Çalışan Gazeteciler Günü olarak kutlanıyor. Mesleğin; mutfağından tezgâhına, savaş dolu sokaklardan dağıtıcısına kadar birçok mensubu var. Mesleğin sorunları ve çözüm yolları üzerine konuşmak yine gazetecilere düşüyor sanırım. Bu vesile ile öncelikle Yeni Haber ailesinin ve tüm meslek çalışanlarının gününü tebrik ederim.