“Oğuzeli”
Hiç düşündünüz mü “Ön Asya”, “Orta Asya” ve “Uzak Asya” dediğimiz bölgeler kime göre ön, orta ve uzak? Bu soruların cevabını bilirsek, aslında bizi, kimlerin egemenlik altına almak istediğini anlarız.
Yaklaşık bir yıl önce “Orta Asya Değil, Türkistan” isimli yazı yazmıştım. Yazıda kavramların ne kadar önemli olduğunu ve kavramları belirleyenlerin, o kavramın içindekileri yönettiklerini anlatmaya çalışmıştım. Tekrara düşmek istemiyorum ama kısaca hatırlamakta fayda var. Yazıda, sonradan ortaya atılan “Orta Asya” kavramından örnek vermiş ve binlerce yıldır Türklerin ata yurdu olan bölgenin nasıl “Asya’nın Ortası” haline dönüştüğünden bahsetmiştim.
Tarihe baktığımız zaman günümüzde “Orta Asya” diye anlatılan bölge olan “Türkistan”, zaman-zaman bizim yaşadığımız Hazar Denizinin batı kısmında kalan Türk toprakları için de kullanılmıştır. Hatta Hüseyin Nihal Atsız da bu bölgeleri “Batı Türkistan” olarak değerlendiriyor. Fakat maalesef, günümüzde en iyi halde “Türkistan” kavramını, son 100 yılda Orta Asya’ya dönüşen bölge için kullanıyoruz. Ayrıca, tarihte Kıpçak Türklerinin yurdu olarak bilinen Karadenizin kuzey tarafı da “Deşt-i Kıpçak” olarak bilinir. Peki, öyleyse Karadeniz’in güney tarafında kalan, günümüzde Türkiye ile Azerbaycan topraklarını ve çevresini kapsayan bölgeler hangi isimle tanınır?
Geçenlerde bir gazetenin sosyal medya kanalındaki video dikkatimi çekti. Video, yukarıda sorduğum soruyu sormuş ve kendisi de cevaplamıştı. Evet, 120 Milyon Türkün (bizim hesabımıza göre bu sayı çok daha fazladır) yaşadığı bölgenin bir ismi yoktu. Videoda bahsedilen yerler, Bakü ve Tebriz’den başlayarak Kıbrıs’ı da katmak suretiyle, Türkiye üzerinden Batı Trakya’ya kadar uzanan bir bölgeyi kapsıyor. Burada, Oğuz Türklerinin yoğun olduğunu da hesaba katarak bölgeye “Oğuzeli” denilmesini öneriyor. Biz de diyoruz ki, “Oğuzeli” adından yola çıkarak bu haritanı doğuda, Hazar Denizinin de güney kıyısından alarak Horasan ve Türkmenistan’dan başlatalım. Aynı şekilde, güneyde Irak ve Suriye Türkmenlerinin yaşadığı bölgeleri de içine alalım. Batı kısmındaysa, Kuzey Makedonya’ya ve Karadeniz’in batı kısımlarını da kapsayacak şekilde, Gagavuz Yeri’ne (Moldova) kadar uzatalım.
Yanlış anlaşılmasın, biz burada ülke haritası çizmiyoruz. Buradaki amacımız, başkalarının bu toprakları, kendilerine has bir isim verip, sömürge planına dahil etmeden, biz kendimiz bölgeye isim verelim. Bahsi geçen bölge, tarih boyunca doğu ile batı dünyası arasında her açıdan köprü rolünü oynamıştır. Bölge, günümüzde de bu özelliğini korumaktadır. Öyleyse, biz niye hala harekete geçmiyoruz? İlle de birisi gelip bölgeye bir isim mi vermesi gerek?
Bölgeyi tanımlandırmak, önümüzdeki haritaya daha geniş şekilde bakmamıza yarar. Ufkumuzu genişletir. Unutmayalım ki, Dünyanı yöneteler, kavramları da yönetenlerdir.