Gökhan Darılmaz
Gökhan Darılmaz Oğluma Mektup

Oğluma Mektup

Bir insanın kendinden sonra geriye bırakacağı en kalıcı miraslardan biri de güzel yetiştirilmiş evlattır. Kimi zaman çocuğunuz, çağlar boyu hayırla ve duayla anılmanıza vesile olur. Doğumundan gelişimine, meslek seçiminden hayat kurmasına kadar, elinizden geldiğince evladınızın yanında olmak, kendinizce ona kol kanat germek istersiniz.

Hele ki oğlunuz ya da kızınız, kutlu gördüğünüz bir yolda ilerliyorsa en büyük mutluluklardan birisi bağışlanmış olur size.

Rabbime çok şükür ki, bu yıl böyle bir güzellik yaşattı bana. Oğlum Furkan Darılmaz, Çapa Tıp Fakültesini kazandı. Hekim bir anne- baba olarak bizleri oldukça onure etti. Kazanma haberinin ardından, sağlıkta hizmet etmenin meşakkatini bilen birçok yakınımız şaka yollu takıldılar. ‘‘Bu işin zorluklarını bilmene rağmen çocuğu nasıl yaktın’’ dediler.

Açıkçası tercih noktasında karışmadım Furkan’a. Tıp Fakültesini kazanmasını çok istememe rağmen yönlendirme veya baskı yapmadım.  

Şüphesiz ki öğretmenlik, mühendislik gibi hizmet aşkıyla yapılan bütün meslekler çok değerlidir. Lakin aynı mühendislik insanlığa büyük faydalar sağlayan cihazlar bulduğu gibi, milyonlarca kişiyi öldüren atom bombasını da icat etmiştir.  

Fakat tarihin kaydettiği en eski meslek olan, yeminleri bulunan, etik ilkeleri oluşturulan, şuraları bulunan doktorluk böyle değildir. Kendisini yeryüzünün yaratılmış en şerefli mahlûkatı olan insana hizmete adar.

Asırlar öncesinden, toplumlara bu görevin kutsallığını anlatan Hipokrat’ın Yemini’ne her daim riayet eden doktorlar olduğu gibi, mesleğimizin kötü temsilcileri de olmuştur.

Milletin canını yakan, işine ticareti katan, almaması gereken ücreti alan, yapmaması gereken ameliyatı yapan, hekim adını utandıran meslektaşlarımız çıkmıştır.

Ancak bu büyük ve kutlu camia 3- 5 kişiyle kirlenemeyeceği ve bu büyük hizmetin görmezden gelinemeyeceği aşikârdır.

Unutulmamalıdır ki, Dünyada çok az meslek kesintisiz yapılır. Bunlardan biride hekimliktir.

Gecenin bir vaktinde, herkes rahat uykusundayken, sıkıntılı bir hastasına şifa olan bir hekimdeki mutluluk, başka hiçbir işe nasip olmamıştır.

Hayatın ta kendisidir doktorluk. Tüm duyguları yaşatır size. Hiçbir meslekte bu kadar çok adrenalin, bu kadar gözyaşı, bu kadar çok mutluluk ve aynı zamanda bu denli yıpranmışlık yaşanmamıştır.

Özverili olmanın, fedakar olmanın adı olan, kendisinden çok başkasını düşündüren,  her iki alemde de emeği ve yaptıklarınızdan razı olunan başka görev yoktur.

Neredeyse yirmi yıla yakındır, bu kutsal görevi icra eden bir hekim olarak,aktardığım duyguları öneriler halinde oğlumla ve tıp fakültesinin yetişmekte olan binlerce neferiyle paylaşmak istiyorum.

Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye öğütlerinin asırlarca nasıl var olduğunu ve var olacağını gördüğüm için, bende başta evladım olmak üzere tüm meslektaş adaylarıma nasihatlerde bulunmak istiyorum. Amacım, görevde olan binlerce doktor arkadaşımın da uyguladığı, bu tembihleri yeni nesille paylaşmak. 

Nasıl ki, Edebali Hazretleri, Osman Gazi nezdinden bir millete sesleniyorsa, bende Oğluma Mektup adını verdiğim bu yazımda, tüm genç hekimlere seslenmek istiyorum.

Ey Oğul: Ne üzücüdür ki, özellikle son yüzyılda hekim- hasta ilişkisi çeşitli nedenlerle zedelenmiştir- zedelenmeye devam etmektedir. Bu iki unsur hep birlikteyken sanki karşı karşıyaymış gibi algılatılmaya- algılanmaya başlanmıştır.

Geleneğimizde olmayan bayana el kaldırma maalesef karşıdaki hekim olunca şiddete dönüşmüştür. Ailesinin büyük bir emekle yetiştirdiği genç doktorlar, saldırılarla şehit düşürülmüştür.

Yaşanan bu olumsuzluklar, senin bu kutsal mesleğe olan inancını ve sevgini asla etkilemesin. Zira bunlar geçici olup halkımızın büyük bir bölümünün meslekler içerisinde en kutsal olarak gördüğü ve en çok saygı gösterdiği iş hekimliktir.

Bunu en güzel göstergesi de, üniversite sınavında puan olarak ilk on bine giren öğrencilerin yarısının hekimliği tercih etmesidir. Okumayı hedef seçen gençlerimizin doktorluğa olan alakasının mutluluğuyla, şu öğütleri de paylaşmak istiyorum:

Ey Oğul! Ne olursa olsun hastanın özelini ve sırlarını her şeyin üstünde tut ve hiçbir unsurda kimseyle paylaşma.

Bu görevi asla sadece para için yapma.

Meslekteki hocalarına, büyüklerine her daim saygı göster ve onları kalbinin en derin yerinde taşı

İşini ahretin için bir vesile kıl.

Meslek etiğini ahlaki değerlerinin en üstü olacak şekilde tut ve bunun aleyhine olacak herkesle mücadele et.

Mesleğin için yapabileceğin tüm çabayı göster ve elinden geldiğince ülkeni uluslararası düzeyde temsil et.

Ey Oğul! Halkına ve ülkene olan borcunu işinde göstereceğin başarılarla ödeyeceksin. Bu yolda ne kadar çaba göstermen gerekiyorsa, ne kadar fedakârlık yapman gerekiyorsa fazlasıyla yapmalısın.

Unutma ki, mesleğini icra ettiğin saatlerde, bu ülkeyi korumak için birçok şehit veriliyor olabilir. Onlara layık olabilmek ve onların uğruna öldüğü halka hizmet etmek şehitlerimize karşı boynunun borcudur.

Ey Oğul! Yaşlılara, engellilere, gazilere, çocuklara, meslektaşlarına ve onların ailelerine özel ilgi ve saygı göstermelisin.

Mesleki ve ahlaki değerlerini birleştirmeli ve bunun kaynağı olan inancını, kulluk bilinciyle yaşamalısın.

Eğer akademik kariyer yapmayı hedefliyorsan, öğrencilerini de aynı prensiplerle yetiştirmelisin.

Aktardığım bu ilkeler, sizler için gittiğiniz kutlu yoldaki, değişmez işaretlerdir. Her bir nasihat, deneyimle, acı tecrübelerle ve saygınlıklarla kazanılmıştır. Unutma ki Allah sana bu ülkede doğma ve Müslüman olma şerefini verdi. O halde görevin, sana verilen tüm güzelliklere karşı şükrünü göstermektir. Dilerim ki, bu tembihleri mesleğinizde her daim uygularsınız.

Hayırlı işlerinizde başarılar diliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gökhan Darılmaz Arşivi