Hakan Bahçeci
Hakan Bahçeci Neslin Coğrafya İle İmtihanı

Neslin Coğrafya İle İmtihanı

Merkezine Anadolu’yu alarak doğu ve batı, kuzey ve güney yönlerinde genişleyen toprak parçası insanlık tarihi boyunca meşakkatli, netameli ve kavganın da merkezi oldu. Tarihin sıfır noktası kuvvetle muhtemeldir ki burası… Türklerin Anadolu’ya gelişi ve “Türk” rengiyle coğrafyayı yeninden ihya ve inşa edişi bu toprakları ait olduğu seciyeye kavuşturdu.

Anadolu’nun barındırdığı sırlar hazinesi, sadece fiziki ve madde ağırlıklı bir hazine değil. Üzerinde uzun yıllar yaşayan her bir milletin buraya kattığı metafizik bir miras da var. Bu mirasın en büyüğü de biz Türklerin bıraktığı miras olsa gerek. Binaenaleyh bizler halen o mirası hem yaşıyor hem de sonraki nesle çoğaltarak aktarıyoruz. Burada yaşanılan her gün tarihin önemli bir sayfasını teşkil ediyor desek abartmış mı oluruz? Sanmam, son on yıla bakın yeter; darbe girişiminden salgın hastalığına, doğal afetlerden ekonomik sarsıntılarına, yanı başımızda cereyan eden savaşlardan göç dalgasına kadar her biri ayrı ayrı tarihin, sosyolojinin, coğrafya ilminin önemli bahislerinden biri…

Ruhunu ve inancını İslam’dan alan bedenini de Anadolu’da bulan Türkler, bin yıldır inkıtaa uğramadan adı değişse de devletini bu topraklar üzerinde sürgit yaşatmayı başardı. Sadece kendisi değil neredeyse tüm dünya Müslümanlarının gözünü çevirip, ümit ettiği, medet umduğu role sahip oldu. Diğer yandan ümitle ve tabiri caizse önder olarak buraya bakanlar olduğu gibi kem gözle ve derin bir hesaplaşma ile bakanlar da var. Anadolu’da ki her bir tepe, her bir dağ, her bir şehir gerek manevi gerek maddi zenginliklerle dolu. Tek başına İstanbul, tek başına Selimiye Camii, tek başına Yunus, tek başına Mevlana, tek başına Doğu Anadolu bahsinin ettiğimiz zenginlik için yeter seviyededir vesselam.

Bu topraklarda yaşayıp bu toprakların seciyesine, tarihine, var oluşuna ve derinliğine kendini ait hissetmeyenler de var. Onlar coğrafyanın kendisinden değil coğrafyaya rengini veren kandan rahatsız. Lakin hesap kitap hiç bitmiyor, hırs ve intikam duyguları körelmiyor, her türden hile ve desise içinde olmaktan bıkmıyor ve vazgeçmiyorlar.

Öte yandan bizzat coğrafyanın kendisi her türden doğal afet ihtimalini de sinesinde barındırıyor. Asya bir tarafta Avrupa bir tarafta, Akdeniz ötede Karadeniz yukarıda… Deprem riski en yüksek coğrafyalardan biri burası… Yangın, sel, heyelan her an eşikte bekliyor.

Tüm bunlara rağmen ümmetin, mazlum coğrafyaların ümitle beklediği diriliş, uyanış, izzetli ve haklı başkaldırış Anadolu’dan olacak. Hakikati, samimiyetle haykıracak bir yer varsa o da burasıdır. Hal böyle olunca elan bu coğrafyada yaşayan ve derdi olan herkes çetin bir kavganın içinde “imtihan” bilinciyle tavır almalı.

Coğrafya, üzerinde yaşayanlara yeri gelir eziyet ve yük olur yeri gelir yoldaş ve dayana olur. Bulunduğumuz topraklara ve tarihine boyun büküp “elden bir şey gelmez” demek yerine gayret edip çalışmak, ahval ve şartlar ne olursa olsun dik durup çözümler üretmek bu coğrafyanın çocuklarına yakışan şey olacaktır.

Her ne kadar İbn Haldun’a atfedilmiş olsa da onun sözü olmadığı anlaşılan “coğrafya kaderdir” ifadesi akıllara gelmiş olabilir. Evet, insan doğduğu toprakları, anne babasını seçemez. Evet, insan içinde büyüdüğü coğrafyanın şartları içinde büyür lakin teslim olup, kaderim buymuş diyerek boş veremez. Coğrafyasını tanır ve bilir, şartlarını özümser ve çözer. İman ve akıl, bilinç ve düşünce, cesaret ve özgüven sayesinde o coğrafyaya rengini verir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hakan Bahçeci Arşivi