Nedir Bu Kin Sizdeki
Sahi bu hınç bu öfke bu tahammülsüzlük nereden kimden bulaştı size? Hangi değer yargınız hangi ilkeniz ve hangi inancınız kinle besledi sizi? İntikam mı neyin intikamı, öç almak kimden, düşmanlığınız hangi tarihten?
Vicdani, ahlaki, hukuki ve hatta insani ölçüler, insaf sınırı, hoşgörü denen o iklim kime ve nasıl işleyecek? Özgürlük diyerek sınırsızca ve fütursuzca saldırganlaştığınız şeylerin neyinden ne kadar rahatsız oldunuz?
Ezandan rahatsızsınız, camilerin çoğalmasından ürküyorsunuz, kendini örten ve hiçbir yerini tercihan göstermek istemeyene tahammül edemiyorsunuz, kutsala saygınız yok ve sanırım kutsalınız da yok.
Şimdi kalkıp yüzlerce insanın “özgürlük” sloganları atarak yürüdüğü hani şu malum tarih “Sekiz Mart” günü bağrış çığrış ıslıklarla ezan sesini bastırmaya çalıştıklarını ne ile izah edeceğiz? Polis barikatını protesto ediyorlardı hikayesine kendiniz bile inanmadınız değil mi? Daha olmadı nasıl türediyse bir belediye meclisinde ezanın lüzumsuz camilerin çok olduğundan rahatsızlığını dile getirdi biri. Öteki kalkıp, ezanın kutsal olmadığından dem vurdu. Zaten size göre zulüm 1453’de başlamıştı değil mi?
“Kadınlar Günü” kadınlara özgürlük naralarıyla çıktınız sokağa. Taşıdığınız pankartlar, kartonlara yazdığınız haykırışlar, kurduğunuz cümleler eğer özgürlükse ve siz bunca yıldır bu kadar pervasız bunları ifade edebilmişseniz azgınlığınıza söz kalmamış demektir. Fuhşu, garip ilişkileri bir de ideolojik söylemlerle birleştirip kendinizi reklam ve afişe edebiliyor olmanız hangi özgürlüğün hangi ülkesindendir?
Beslediğiniz kin ve nefret, kendi özgürlüğünüzün elinizden alınması değil tahammül edemediğiniz, hoş göremediğiniz, idrak edemediğiniz yaşamları kabul edemediğinizden büyüyüp şişiyor. Çünkü içinizde bir yerlerde insaf ve vicdan hak ve doğruyu hatırlatıp duruyor, içinizi kemiriyor yaptıklarınız. O sesi susturmakla kendi içinizi susturuyorsunuz ve aslında hakkı susturmaya çalıştığınızı biliyorsunuz.
Yaşadığınız toprakların tarihine, inancına, değerlerine ait olmamayı tercih ediyor ve güya bu toprakların asıl sahibi “biziz” diyorsunuz. Korkarım elinize fırsat geçse “yaşamak” sizinle ölür. Öldü de nitekim. Daha bu yazıyı tamamlamadan düştü o acı haber.
Yeni Zelanda’da çıktı Haçlı zihniyetinin torunu elinde silahla… Bir video oyunu gibi insanlıktan nasibini almamış, hunharca, zalimce bilerek kast ederek onlarca Müslümanı Şehit etti. Acıydı, feci idi, kan dondurdu. İslam’dan ve Müslümanlardan korkanlar, ürkenler, tahammül edemeyenler, inananları anlamayanlar “batıl” zırhına girip hakka saldırmayı hiç unutmamışlar, unutmayacaklar.
Daha iki gün önce İstiklal Marşının Kabulünün yıl dönümüydü ve işte iki üç gün sonra Çanakkale Savaşlarının yıl dönümü. İstiklal Marşını yazdıran ruh da Çanakkale’de kurşunun üzerine götüren adanmışlık da ezandan, Kurandan, vatandan beslendi, unutmayasınız bunu.