Hakan Bahçeci
Hakan Bahçeci Ne Varız Ne yok!

Ne Varız Ne yok!

Varlığımı idrak etmek etmeye ne zaman başladım? Bana ismimle hitap ediliyor oluşunu ve o ismin bana dair bir bellek olduğunu ne zaman fark ettim? Gözümle görmediğim halde ismini bildiğim onca insanın varlığına nasıl da ikna oldum ve inandım? Varlığımı bilip kabul ettikten sonra hiç yok olmayacağım inancına ne zaman teslim oldum? Yaşamak dediğimiz o büyük muamma zamanla ölçülecek kadar basit ve sade mi? Oysa nefes almak ne kadar kolay ve ne kadar basit bir olay. Nefesimizi tutmak daha zor gibi görünse de ömür tamamlanınca nefes almak imkânsız.

İlk insan Âdem, ilk peygamber de O. Varlığımız onunla başlamış. Peygamber çocuklarıyız. Ve biz atasına isyan eden bir varlığız. Neden isyan ettiğimiz değil neye isyan ettiğimiz varlığımızın da manasını taşıyor olabilir mi?

Yaşamın kıyısında varlığımızın anlamını arayarak bin bir soru sormuşuz ve bunun karşılığında sayısız cevaplar vermişiz. Her bir cevabı yeniden sorgulamışız. Var olan neyimizdir ve yokluk hep varlıkla birliktedir meçhulünü, malum hale getirmek için çaba sarf etmişiz. Bilinmeyi arzu etmiş varlıkların sahibi. Onun var oluşu “varlığa” en büyük delil ve biz yaşamı sorgularken esasen varlığımıza dair işaretler arıyoruz.

Yaşamak yemektir, içmektir, gülmektir, eğlenmektir, savaşmaktır, rekabettir ve daha ayrı ayrı her bir insan için başka bir âlemdir. Hayat sonu olan ancak sonuyla ilgili zamanı belli olmayan bir süreç ve yaşamak bu sürecin tek zorunluluğu…

‘Hayatını yaşıyor.’ dediğimiz kimselerin yaşadıklarıyla ‘hayatından bezmiş’ olanlar arasındaki benzerlik nefes alıp vermekse, yaşamaya yüklediğimiz anlam ne kadar karmaşık bir hal almıştır.

Var olmak ve yok olmak arasında bir hayatı yaşıyoruz. Aslında hep vardık ve hiç yok olmayacağız. Bu dünyayı varlığımızın bir dönemecinde görüp tatmak gerekiyordu, sanki çok uzun bir yolculukta, yol üzerinde verilmiş bir moladayız. Geride bıraktığımız yol için yapacağımız hiçbir şey yoktu ancak yolun, bundan sonraki bölümü için verdiğimiz bu mola çok önemli.

Var olduğumuza göre varlığız, yokluk görünmemek, ortadan kaybolmak, yitmek, saklanmak ise yokluğumuz varlığımıza çok daha muhtaç. Dünya denen bu uğrak yerinde var olmakla yok olmak arasındaki süre, eğer zaman denen o mefhumu düşünmezsek varla yok arası kadar bile değiliz. Buna rağmen ne kadar çok kişi varlığımızdan haberdar olursa o kadar önemliyiz hissine kapılıyoruz. Yapıp ettiklerimiz, yazıp çizdiklerimiz var olduğumuzu kanıtlasın istiyoruz. Dünyaya dair iz bırakmak, unutulmamak, hatırlarda olsa bile var olmaya devam etmek nasıl da mühim… Mamafih güzel yâd edilmek kadar kötü anılmak da nasip… Yaşamak, varlığımızı hakikatle bezemek için bize verilmiş bir hediyedir belki de.

Yaşamak; sanırım bu yazıdan çok daha karmaşık ve çok daha derin bir mesuliyet. Diğer yandan yaşamanın nefes almak gibi kolay tarafları da var. Yaşamanın bize öğrettiği en kıymetli şey; varız demek için yokluğu da bilmek gerek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hakan Bahçeci Arşivi