Ömer Kocabaş
Ömer Kocabaş Meselenin ağaç olmadığını neden anlatamıyoruz?

Meselenin ağaç olmadığını neden anlatamıyoruz?

Günlerdir ülkemizin dört bir yanında ormanlarımız yanıyor. Ağaçların yanında vatandaşlarımız vefat etti, ormanlardaki diğer canlılar yok oldu. Samimi olarak üzülüp ne yapabiliriz diye düşünenlerin yanında ağaç üzerinden iktidar devirmece oyununu güncelleyenlerin sesi daha çok çıkıyor. Bu oyunu gezi olaylarında görmüştük ama görmek yetmiyor yine aynı tuzağa düşüyorsak ortada çok ciddi bir sıkıntı var demektir.

Orman yangınlarına ilgili kuruluşların müdahalesi üzerinden hükümeti eleştirmek kadar doğal bir şey yoktur. Yangınların ilk çıktığı zamanda uçak, helikopter, itfaiye aracı eksikliği gündeme getirildi. Eleştiri yapılır, yapılırken aynı anda farklı bölgelerde çıkan onlarca yangında düşünülmeli. Yangınların bir kısmı sıcaklığın artması gibi doğal nedenlerle çıkmış olabilir ama bu önemli bir kısmının da sabotaj ile yapıldığı gerçeğini değiştirmez(!) Yangınlardaki PKK varlığını ispat etmek için illaki terör örgütünün açıklama yapmasını mı bekleyeceğiz. Birileri sanki ilk defa ormanlarımız yanıyormuş gibi şaşkın. Her yıl bu mevsimde çeşitli noktalarda maalesef ormanlarımız yanıyor, büyük bir kısmına PKK başta olmak üzere terör örgütleri yakıyor. Bu sene işin tadı kaçtı, aynı anda düğmeye basılmış gibi ülkenin dört bir tarafında orman yangınları başladı.

Kısa sürede koordineli çalışma ile yangınların büyük bir kısmı kontrol altına alındı. Yurtdışından uçak, helikopter desteğinin yanı sıra Konya başta olmak üzere ülkenin dört bir yanında belediyelerimiz itfaiye çalışanı, araç gereç desteği ile yangın bölgelerine ulaştı. Azerbaycanlı kardeşlerimizi de unutmayalım. Hükümeti eleştirmemiz gereken en önemli nokta sosyal medya bataklığına ısrarla bir çözüm bulunmamasıdır. Sahada onca insan canını ortaya koyup mücadele ederken sosyal medyada her zaman olduğu gibi yalanın bini bir para. Neden sonra yetkililerimiz yangın alanına uzmanlardan başkasının girmesini yasaklamayı akıl etti. Duyar kasmak isteyen şarkıcısı, oyuncusu, sosyal medya maymunlarına kadar herkes yangın alanına gidip poz kesme derdine düşmüştü.

Sadece poz kesenler işini yapmaya çalışanları yavaşlatırken, niyeti provokatörlük olanlar ise yangına körükle gidiyorlar. Sokağa çıkıp bırakın bir devlet görevlisini sıradan vatandaşa bile hakaret etsek, iftirada bulunsak kendimizi karakolda buluruz. Hakaretin, iftiranın büyüklüğüne göre ise tutuklanabiliriz. Fakat güzel ülkemizde aynı şeyi sosyal medyada yapınca bir şey olmuyor. Bundan cesaret alanlar ise her seferinde hakaretin, iftiranın dozunu artırıyorlar. Ondan sonra ilgili bakanlık o olayın aslı şöyle böyle diye kimsenin ilgilenmediği açıklamalar yapıyor.

Açık söyleyeyim defansta beklemekten sıkıldık. Yalan dolana karşı açıklama yapmaktan, hiçbir çıkarımız olmamasına karşın yandaş yaftası yemekten yorulduk. Bu alçaklığı yapanlar bedel ödemediği sürece biz bu oyunu daha önce görmüştük demenin bir faydası yok. Gördükte ne oldu. Niye tedbir almıyoruz da aynı oyunu defalarca izliyoruz. Türkiye’ye yardım edin saçmalığının da organize iş olduğu ortaya çıktı. Yabancı uzmanlar yapılan paylaşımların yüzde 70’den fazlasının yurtdışı kaynaklı olduğunu söyledi. Söylemeye gerek de yok. Paylaşım yapanların profillerine bakmak yeter. Maksat gündüz gözüyle hükümet devirmek olsun…

Zor bir dönemden geçiyoruz. Orman yangınlarıyla birlikte virüs salgını devam ediyor. Sosyal medya çöplüğünde gece gündüz yeni iftiralar üretiliyor. İçişleri, Adalet Bakanlıkları, İletişim Başkanlığı devreye girmeli. Yumuşak davranıldıkça azan bir kitle var karşımızda. Yasal düzenlemeyi beklemekle bir yere varamayız. Hakaretin, iftiranın da fikir özgürlüğüyle bir alakası yok. Ben yazmadım ki, yazılanı paylaştım diyen de yazılan yanlışsa bedelini ödemeli. Her hıyarım var diyene tuzlukla koşmanın bedeli olmalı.

 Olumlu bir örneği paylaşayım; Antalya’da arkasında itfaiye aracı, tepesinde helikopter olmasına rağmen yardım gelmiyor diye video çekip iftira atan kadın halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik suçlamasıyla tutuklanmış. İşte elimizde yasa var. Sosyal medyada ihanet peşinde koşanları tespit edip içeri tıkmalıyız. Minimum altı ay, bir sene içerde kalmalılar. Tutuklananların haberi de her yerde paylaşılmalı ki oturduğu yerden sallayanlar pabucun pahalı olduğunu görmeli.

Kendinden emin olmakla, oyunu çözdüm demekle bir yere varamadığımızı kabul edip, hücuma geçmeliyiz. Anlayacakları dilden, hak ettikleri muameleyi göstermezsek çok şey için geç olacak. Son pişmanlığın faydası olmayacak haberiniz olsun…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Kocabaş Arşivi