Ömer Kocabaş
Ömer Kocabaş Mesele teravih namazı değil, hâlâ anlamadınız mı?

Mesele teravih namazı değil, hâlâ anlamadınız mı?

Mübarek Ramazan ayına bir kez daha kavuştuk. Ramazan'da genelde siyasete, gündeme pek bulaşmak istemem. Bir aylığına da olsa daha farklı konularda kalem oynatmayı yeğlerim. Lakin teravih namazının camilerde kılınmasının yasaklanması ve bu konuda ağzı olanın konuşması üzerine bir şeyler söylemek de boynumuzun borcudur.

Öncelikle öyle çok fazla bir dini bilgimin olmadığını, elimden geldiğince, dilimin döndüğünce ibadetlerini yapmaya çalışan sıradan bir Müslüman olduğumu söylemeliyim. Eskilerin deyimiyle kıl beşi, kurtar başı mantığındayım. Teravih namazının sünnet olduğu, kılınmayabileceği, kılınacaksa da evde bireysel olarak da kılınabileceği doğrudur. Teravih namazına bidattır diyenlere ise oruç ağza küfretmek istemiyorum. Teravih namazı elbette sünnettir ancak ülkemizde bir sünnetten daha fazlasıdır.

 Günlük beş vakit namazını düzenli kılmayan milyonlarca  insan Cuma namazını ve bayram namazlarını mutlaka kılmakta. Yine böyle milyonlarca kişi Ramazan ayında beş vakit namazını kılmaya çalışıyor ve elbette teravih namazını da bir gün bile geçirmeden kılmaya gayret gösteriyor.  Yani teravih namazı basit bir şekilde "sünnettir canım kılınmasa da, evde tek başına kılınsa da olur" diye geçiştirilebilecek bir şey değildir, ibadetin yanında bir gelenektir. İşin sonunda, "Peygamber Efendimizin döneminde kandil mi vardı, bunlar hurafedir" diye papağan gibi her sene aynı şeyi tekrarlayan mallarla aynı düzeye inmek var. İpin ucunu kaçırırsak yol olur, önüne gelen de bu yoldan kafasına göre geçmeye kalkar...

Geçen yıl salgının ilk döneminde kaç ay camilerimiz kapalı kaldı. Cuma namazı bile kılamadık. Sağlımız için sineye çektik lakin artık virüsü daha iyi tanıyoruz. İnsanlar kafasına göre tatil yapacak, gezip dolaşacak, AVM'lerde, lokantalarda saatlerce bir arada oturacak ama bir saat camide durunca virüs çoğalacak öyle mi? Diyanetin görevi sünnet ya da farz olması bir yana teravih namazını kılmak isteyen her insana camide  uygun ortamı sağlamaktır. İstenirse bu çok kolay yapılabilir ama her zamanki gibi yassah hemşehrim demek yine kolaylarına geldi.

Gelelim çözüm önerisine; zaten her camimizde fiziki mesafeye göre düzenleme yapılmıştı, bunun üzerinden tekrar geçilir. Fiziki mesafeye göre caminin kontenjanı belirlenir. Yatsı namazından önce her camiye bekçi, zabıta veya belediyelerde çalışan güvenlik görevlilerinden birisi görevlendirilir. Bu görevli gelen cemaati HES koduyla, kapasite ölçüsünde camiye alır. Cami dolarsa başka bir camiye yönlendirir. Emin olun ilçe sınırları içerisinde cami sayısı kadar bekçi, zabıta, güvenlik görevlisi vardır. Bakın polis devreye girsin, esnek mesai ayağından ayda normal mesaisinin yarısı kadar bile işe gitmeyen öğretmenler başta olmak üzere memurlar sahaya sürülsün demiyorum ki bu da olmayacak bir şey değildir. Biz millet olarak üniformaya saygı gösteririz.  Bekçi, zabıta ve belediyelerde çalışan güvenlik görevlileri bu işin üstesinden gelir.

Çözüm bu kadar basit. Eminim biraz kafa yorulsa farklı alternatifler de üretilebilir. Lakin yasaklamak kolaycılığı "Aman ağzımızın tadı kaçması Ali Rıza bey" bakış açısıyla teravih namazı yasaklanıyor. Bunu da bizim sorgusuz sualsiz kabul etmemiz bekleniyor.  Ben size birkaç gün içerisinde olacakları söyleyeyim. Pavyonda, kumarhanede basılanlar gibi kaçak namaz kılanların haberlerini okuyacağız. Tarikatlar, cemaatler, vakıf ve dernekler kendi içlerinde bir arada namaz kılacaklar ve mutlaka ihbar edilecekler. Polisin işi gücü yok kaçak teravih namazı kılanların peşine düşecek. Muhalif basın ve destekçileri de bu manzaraya bir tarafıyla gülüp, ballandıra ballandıra haber yapacaklar. Hâlbuki belirttiğimiz tarzda  bir önlemle çok rahat bir şekilde milletin ibadet yapması sağlanabilir.

Söyleyecek sözümüz çok da yerimiz dar(!) Geç değil, bugün daha ikinci teravih namazı kılınacak, buradan yetkililere seslenmekten başka bir çaremiz yok. Bu yazımız da diğerleri gibi davulcu yellenmesi gibi fazla ses getirmeyecek biliyoruz ama en azından üzerimize düşeni yapmış olalım. Sadece yasak demekle bir yere varılamayacağına acar muhabir deyimiyle dikkat çekelim...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Kocabaş Arşivi