Sıtkı Yonca
Sıtkı Yonca MAHCUBİYET KAYIPLARA KARIŞTI…

MAHCUBİYET KAYIPLARA KARIŞTI…

                Psikoloji, mahcubiyetin en karmaşık duygulardan birisi olduğunu söyler. Yaptığımız hatanın topluma açık olma durumu diye de tanımlanabilir.

                İçinde suçlulukla utancı da barındıran mahcubiyet; sahibinin gafıyla şaşkınlığa da yol açar.

                Toplumsal kurallara veya ahlaki ölçülere uymayan bir davranışımızın toplum önüne atılmasının insanı üzdüğünü hepimiz tecrübeyle biliriz.

                 Hadi Duygusal Zeka Yöneticisi üslubuyla söyleyelim ‘’Mahcup olduğunuz zaman ne hissettiğinizi değil de nasıl gözüktüğünüzü düşünün. Omuzlarınız düşer ve aşağı doğru bakarız. Başınız omuzlarınıza gömülür; dudaklarınızda bir garip gülümseme belirir. Her nasılsa daha küçük daha zayıf daha az önemli gözükürsünüz.’’(David R. Caruso-Peter Saloyev sf.187)

                Mahcubiyet bazen ağırlığıyla orantılı; cezalandırma beklentisini de beraberinde getirir.

                Buraya kadar anlatılan mahcubiyetin hicab kökünden gelen kapalı, örtülü, utangaç ve sıkılganlık gibi  bireyde kişilik haline gelmiş anlamıyla bir ilgisi yoktur. Mahcubiyeti kişilik haline getirmiş bireye suçlu muamelesi yapılamadığı gibi ‘’utanmanın her çeşidinde hayır vardır’’ buyuran Peygamberimizin(S.A.V.) iltifatına mazhar olduğu için takdiri bile hak ediyor. Toplum önünde konuşurken gösterilen sıkılganlık, az daha derinde, ayıplanma endişesi/korkusuna bağlı bir kimliğin baskısı altındadır örneğin.

                Bizim  üzerinde durmak istediğimiz mahcubiyet, günlük yaşantımız içinde patavatsızlığımızdan kaynaklanan, altından kalkamayacağımız sözler veya davranışlarımızla ilgili mahcubiyetsizliktir.

                Mesela:

                ‘’Paradan altı sıfır atarlarsa Kızılay Meydanı’nda eşek olup anırırım’’ diyen adamın  hala gazete köşelerinde Müslümanlara salya akıtırken daha az önemli, daha küçük göründüğüne dair bir emare görüyor musunuz?

                Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce ‘’Erdoğan %50 yi geçsin kafama sıkmazsam şerefsizim’’ sözü ağzından çıktığı halde hala TV-TV koşturup siyaset yapan adamın omuzlarının düştüğüne, aşağı doğru baktığına dair bir işaret var mı?

                DHKP-C li Elif Sultan Kalsen, Vatan Caddesinde bulunan İstanbul Emniyet Müdürlüğü binasına düzenlediği bombalı saldırıda öldürülünce ‘’polisin mağdur ettiği öğrenci(!)’’ diyen ve devletten milletvekili maaşı alabilmesindeki utanmazlığı taşıyan adamda, başının omuzuna düştüğüne  dair bir belirti gördünüz mü?

                2007 de %47 oyla tek başına iktidar olan ve milyonların oyunu alan AK Parti’ye 2008 de açılan kapatma davasının hakimlerini aslan hukukçu yapan CHP lilerin; 31 Mart sonrası iptal kararı veren YSK üyelerini çete ilan etmelerine rağmen, hala demokrasi, hukuk diyebilecek makyavelist pişkinliğin, mahcubiyeti bile mahcup ettiğini yaşayarak öğrenmedik mi?

                Hükümeti düşürmek için vatan düşmanı dış güçlerle işbirliği yapmayı normal siyaset haline getirmişken; o sosyalitenin değerleriyle sanki aynı yerde duruyormuş gibi Kur’an okuyup oruç yemesindeki popülist aymazlığın yok ettiği mahcubiyeti, sormayalım mı nerede diye!

                Özel davranışa özel örnek de vererek konuyu kapatalım.

                Hırsızı, polisler suçüstü yakalamış. Gazeteci,  haber için resim çekiyor. ’’Ne çekiyorsunuz Konya’yı mı götürdük?’’ cevabını veren hırsız da, kişisel mahcubiyetin bir erdem olduğunu düşünen bizler için ders verici bir karakter değil mi? Ya kayıpsa? Bu yazı neden yazıldı ki? Selamlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sıtkı Yonca Arşivi