Murat Can
Murat Can LÜTFİ ŞİMŞEK, THY VE SP

LÜTFİ ŞİMŞEK, THY VE SP

Lütfi Şimşek’i tebrik ediyorum…

MÜSİAD Konya’da ciddi bir geleneğe sahip. Hüseyin Üzülmez’den başlayan ve Lütfi Şimşek’e kadar uzanan bu sürece az çok şahitlik ettiğim için kenarından köşesinden bilirim. Burada yanlış anlaşılmasın, kendi şahitlik ettiğim dönemden bahsettiğimi de belirteyim.

Konya ekonomisi bir yana, siyaset geleneğinde de MÜSİAD’ın katkısını çok önemli buluyorum. MÜSİAD adeta siyasetçi okulu gibi. Güçlü bir sivil toplum örgütü. Tam burada Lütfi beyin sivil toplum çalışmalarında ki gayretini söylemeye gerek yok sanırım. MÜSİAD ve Lütfi Şimşek yan yana iyi durmuş.

Sayın Bakanımız Ahmet Davutoğlu’nun Ankara’da vermiş olduğu yemekte aynı masadaydık Lütfi Şimşek’le. Konya’ya yapılan sağlık yatırımlarından ve kendisinin de başında olduğu hastaneden falan konuştuk bir süre. Hep heyecanlı bildiğim Lütfi Bey yine aynı heyecan içinde yapılacakları ve yaptıklarını anlatıyordu.

Şimdi böyle aksiyon ruha sahip bir insanın MÜSÜAD gibi gerek Konya gerekse Türkiye için önemli bir kuruluşun başına geçmesini de önemli buluyorum.

Konya siyasetine kazandırdığı onca insanın ve elinde kazandırdığından daha fazla insan envanteri bulunan bir kurumun kendisini daha da fazlaca hissettireceğine inanıyorum bu yeni dönemde.

Sonuç olarak MÜSİAD ve Konya Camiasına ayrıca Lütfi Şimşek ve ekibine bu yeni dönem hayırlı olsun.

 

THY host ve hostes kıyafetleri.

Uçak hep havalı gelmiştir bana. Havada gittiğinden mi, yoksa pahalı olduğundan mı bilmiyorum. İkisi de etkendir. Geçen hafta annem umreden dönünce oturduk sohbet ediyoruz. “oğlum; onca insan, sonra valiz, kendiside ağır. Vallahi anlamıyorum nasıl uçuyor, nasıl gidiyor…”dedi. Tebessüm ederek “bende anlamıyorum” diyebildim sadece.

Aslında bir ara Hasan Angı ağabeyimize sormuştum. Oda ince ince anlatmıştı, ne alaka diyenler olabilir. Kendisinin uçak mühendisi olduğunu hemen hatırlatırım. Neyse anlatmıştı ama unuttum. Bir ara yine bir bakmakta fayda var.

Uçak ritüelleri ilk binenler için hep tebessüme neden olacak deneyimlerle başlar. “Check in” mesela. Söylemesi bile havalı. Biniş kartı, host, hostes, hosteslerin koridora dizilip güvenlik önlemleri anlatması örneğin bana çok sıra dışı gelmişti ilk bindiğimde. Bütün bunları üst üste koyup uçak dediğimizde önce bir hayret ve vay anasını duruşu gelir pek çok kişinin yüz ifadesine. Sonrada muzurca bir tebessüm. Çünkü yıllarca uçakta çalışan kabin ekibi üzerine defalarca filmler ve geyikler dönmüştür ahali arasında. Mesela hostes deyince, hep mini etek ve dikkat çekici kıyafetlerle karikatürize edilmişlerdir. Hatta biraz şefkat dolu ve biraz cilveli...   Karikatürize de değil aslında. Belki de bir pazarlama stratejisi olarak firmalar tarafından hostesler erkeklerin ilgisini çekecek türden kıyafetlerle donatınmış. Maksadı bilemiyorum.

Maksat ne olursa olsun bir meslek grubunun kıyafeti ile ön plana çıkması insanlığa aykırı. İnsanlar uçaklara hosteslere bakmak için binmiyor. Bir ulaşım aracı olarak düşünülüyor. Öyleyse hosteslerin iddialı kıyafetler giymesinin de bir anlamı olmamalı.

THY yeni bir konsept üzerinde çalışmış. Dinamik bir kurum THY. Kendini yenilemesi gayet doğal. Bu çerçevede de yeni kıyafetler dizayn etmiş. Evet ilk bakışta bir çayda çıra ekibi havası var ama baktıkça sempatikte gelmiyor değil.

Kurum doğu ve batı sentezi diyor bu yeni kıyafetlere. Olabilir. Denenir. Beğenilmezse yenilenir. Kullanıma başlayıp bir görmek gerek. Hem THY gibi hava yollarında önemli bir kuruluşun bu uygulaması hosteslerin algılanmasında bir konum değişikliğine de neden olabilir. Ayrıca ticari bir kuruluşun başarısı için kıyafete değil karlılığına bakmak gerek diye düşünüyorum.

Sonuç olarak yeni kıyafetler farklı olmuş. Bakmak görmek ve beklemek gerek.

 

Saadet Partisi Atatürkçü Düşünce Derneği ile aynı tabandaymış.

Vallahi şaşırıyorum. Başarızlık marjinalleşmeyi getiriyor beraberinde. Şimdi birisi kalkıp bana sen ADD (Atatürükçü Düşünce Derneği ) ile aynı tabandasın dese kendimi şöyle bir toparlarım. Atatürk’ün düşüncelerine sahip olduğu için değil, o düşünceleri savunduğunu iddia eden ama aslında savunduğu bambaşka bir şey olan söz konusu gurupla ortak bir çizgide olduğum için.

Ellerinde orduyu göreve davet eden pankartlarla dolaşan toplulukla, yıllarca darbelerin çilesini çekmiş bir tabanı hangi ortak müşterek birleştirmiş olabilir? Bence hiçbiri.

O zaman neden il başkanı böyle bir açıklama yapmış?

En yalın ifadeyle haber olmak, çalışma yapmış olmak, o da olmazsa laf olsun diye.

Atatürk ölmeseydi Saadet Partili olurdu ifadesi böyle bir durumu kurtarmaz. Atatürk ölmeseydi ADD’li de olmazdı bana kalırsa.

Saadetli olsaydı yine ADD ve SP ortak bir tabanda buluşamaz o halde. Öyleyse  bu formül tutmaz.

Geriye açıklamanın kendisini saçma bir noktaya konumlandırması dışında bir faydası da kalmaz. Bu tür yakıştırma ve söylemler Hoca’nın mizah anlayışı ve çevik zekâsına münhasırdır.

Müellifi söylemediği zaman kabul görmeyeceği gibi kulak tırmalayıcı olur. Saadet Partililerin haberi olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Murat Can Arşivi