Murat Can
Murat Can Ben demiştim ipe un serecekler diye…

Ben demiştim ipe un serecekler diye…

Ben dememiş miydim demeyi sevmiyorum ama ben dememiş miydim?

Tarih 30.12.2015…

Başbakan Ahmet Davutoğlu Kemal Kılıçtaroğlu’nu ziyaret ediyor.

Konu, Anayasa değişikliği ve başkanlık sistemi…

Her iki partide darbe maddelerinin Anayasa’dan ayıklanması konusunda hemfikir...

Bunun içinde Anayasa’yı değiştirmek amacıyla TBMM çatısı altında bir “Uzlaşma Komisyonu” kurulmasında mutabık kalınıyor.

Bu olay üzerine bir yazı yazdım…

Başlığı aynen şöyle: “İpe Un Serme Hamlesi!”

Bakın o günkü köşemde neler söylemişim…

TBMM’de kurulan bu komisyonun çalışmalarını yakından takip edenlerden biriyim. Çalışma esaslarını biliyorum.

Bu bilgilerime dayanarak endişelerimi yazmak istiyorum.

Öncelikle HDP ve MHP’nin bulunduğu bir komisyondan uzlaşma çıkması imkânsız. Dolayısıyla bu komisyon sık sık kriz yaşayacaktır.

CHP ve MHP’nin pek çok konuda anlaşma sağladığını söylemek zor değil. Fakat son tahlilde bütün partilerin ortak bir noktada uzlaşma sağlayacağı madde 80 ise, bu maddelerin 60’ında uzlaşma sağlanmış durumda. Geriye 20 madde kalır ki bunun dışında anlaşmaları pek mümkün görünmüyor.

Ben CHP siyasetini göz önünde bulundurunca, anayasa uzlaşma komisyonu kurulması önerisini, oyalama ve ipe un serme kabilinden bir girişim olarak değerlendiriyorum.

Bugün gelinen noktada tamda düşündüğümüz gibi oldu. CHP’nin anayasa değiştirmek gibi bir düşüncesi ve amacı olmadığını görmüş bulunuyoruz.

CHP Anayasa masasını devirerek, “ben bu işte yokum” dedi…

Bu tavrıyla anayasa değiştirmek gibi bir derdi olmadığını göstermiş oldu CHP…

Ben hep söylüyorum.

Kılıçtaroğlu; vizyonuyla, söylemi ve tarzıyla bir genel başkandan çok kasaba siyasetçisi görüntüsünde.

Anayasa’yı kendisine sorun klasik söylemi bellidir.

“Yapılacak anayasa değişikliği benim buğday üreticimin nasıl işine yarayacak? Tarladan daha fazla mahsul almasını mı sağlayacak?”

Bir ülkenin yapacağı anayasa değişikliğine tarla vizyonundan bakan bir genel başkanı ciddiye almak güç. Ülkenin geleceğine dair kendisinden bir şey beklemek ciddi bir hata olacak gibi görünüyor.

Nitekim bakın dış politikayla ilgili bir milli duruş sergileyemiyor. Hani bazen kendilerini dinlerken acaba lara boğuluyorum.

Mevkii ne olursa olsun. TBMM’nin bir üyesi kendi ülkesini bir tarafa bırakarak adeta Duma üyesiymiş gibi açıklamalar yapar mı?

Yine TBMM’nin bir üyesi Esed’i legal görürken kendi Cumhurbaşkanı’na diktatör diyebilir mi?

Diyebiliyor muş işte.

Bunları geçip yeniden anayasa mevzuuna geliyorum.

CHP’nin temel anlayışı şu: “Anayasa değiştirelim, ancak ben neyi ne kadar değiştireceğimize karar verirsem değiştirelim, benim isteklerim olursa değiştirilelim, olmadı dokunmayalım…”

Maalesef tek parti döneminden kalma bir yaklaşım.

Ömer Çelik dün açıklama yaparken bahsetti.

Anayasada bulunan o maddeye atıf yaptı.

“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, millet bu hakkı Cumhuriyet Halk Fırkası vasıtasıyla kullanır…”

Birilerinin Kemal Kılıçtaroğlu’na şeflik dönemini geride bıraktığımızı anlatması gerekiyor.

Artık Türk halkı egemenlik haklarını CHP eliyle değil, TBMM yoluyla kullanıyor. Milli irade tecelli ediyor.

Milleti tanımayan, milletin iradesine saygı duymayan siyasetçilere bu millet yetki vermiyor, böyle giderse uzun yıllarda vermeyecektir. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Murat Can Arşivi