Kutsalsız toplumlar insan kalabilir mi?
Son bir hafta, on günlük süreçte karşı karşıya kaldığımız pespaye, esfel-i safilinlik görünümler, her âkil insanı yaralaması gereken hadiseler. Antalya Serik'te bir liseli tarafından Kur'an-ı Kerim'e tekme atılması, TikTok fenomeni diye pazarlanan bir insanımsının doğum mizanseni rezilliği, Bebek Sahilinde uluorta çiftleşen moronlar, trafikte anadan üryan dolaşan embesiller, sahneye iç çamaşırları ile hatta çıplak çıkan sanatçı diye pazarlanan medya maymunları ve magazin programlarından, sosyal medyadan, TikTok videolarından toplumun üzerine boca edilen, hiçbir sınırı, ayıbı, utanması olmayan görüntüler....
Ve burası %99'un Müslüman olduğu iddia edilen bir garip toplum. Toplumu kalabalıktan ayıran en önemli etken, ortak duygu, düşünce, inanç ve ideallerdir. Toplum, belirli bir kutsal etrafında kümelenen, kutsalların bir araya getirdiği insanlar topluluğudur. İdeal ve inanç birliği olmayan kalabalıklar, yığın veya sürü olarak isimlendirilir. Kutsal, bir din içerisindeki unsurları birbirine bağlayarak, o dinin bütünlüğünü sağlayan veya kuşatan en temel eleman olup; din bilimlerinin ana konularındandır. Din bilimlerinin genel tanımına göre kutsal: politeizmden monoteizme kadar bütün din biçimlerinin özünü oluşturur. Herhangi bir dinde inançlı kabul edilen kişiyi tanrıya, ritüele, cemaate ve ahlaka bağlayan, onun din çerçevesinde kalmasına katkıda bulunan temel tecrübe kutsal duygusudur. Kutsalı belirleyen en önemli unsur kişinin, kaynağı tabiatüstü sayılan varlığa sevgi ve korkuya dayalı bir duyguyla bağlanma eylemidir. Kutsal, çiğnenmemesi gereken bir olgudur. Bunu sağlayacak olan da dünyevi veya uhrevi müeyyidelerdir. Ayrıca kutsal rasyonel görev ahlâkı (veya duygusu) ile de ilişkili olup emir ve yasaklarla toplumu yönlendirir. Böylece toplum kutsal olana saygı gösterir ve onunla ilişkisini diğer toplumsal fenomenlerden farklı şekilde sürdürür. Sonuç olarak kutsala saygı duyulmalıdır, bu bir görev ahlâkıdır ve çiğnendiğinde müeyyidelerle karşılaşılacaktır.
Kutsal ile tabuyu da karıştırmamak lazım. Zira kutsal temiz ve pak olan anlamındaki "Kuds" kökünden türeyen bir kelime iken; tabu, kirliliği ve buna bağlı olarak dokunulmazlığı anlatır. Tabu, dokunulmaması, söylenmemesi, gereken şey demektir. Kutsal topluma bir anlam haritası sunar bir bakıma toplumun görülmeyen kanunlarını oluşturur. Tabu, ise yasaklayan sınırlar çizen ve yerine göre hukuki kanunlarla korunan fenomenlerdir.
Tabu, kişileri-nesneleri ya da fiilleri diğerlerinden, yahut bozulmuş, kirlenmiş şeyleri temiz olanlardan ayırt edici bir fonksiyona sahiptir. Özellikle doğaüstü güçler taşıdığı varsayılan(kabul edilen) krallar, kabile reisleri, üst sınıfa mensup askerler, rahipler, büyücüler tabuyla kuşatılmıştır. Tabulaştırılan kişiler veya nesneler dokunulmazlık zırhına bürünür. Dokunamazsınız, araştıramazsınız, üzerine konuşamazsınız. Ancak kutsal dokunulmaz olan değil; belirli saygı ve sevgi çerçevesinde yaklaşılması gereken fenomenlerdir. Belirli bir usûl ve saygı çerçevesinde üzerine konuşabilir, dokunabilirsiniz. Mesela Kur'an-ı Kerim'de: "Allah, kutsal Tuva Vadisine girmeden önce Hz. Musa'dan nalınlarını çıkarmasını istemiştir." İslam Dini için, kutsal mekan olan Mescid-i Harama temizlenilmeden ve ihramsız girilmez. Kutsal zamanlarda Cuma gibi Bayram gibi özel ritüeller söz konusudur. Dinlerde kutsalı; kutsal varlık, kutsal mekan, kutsal zaman ve kutsal nesne olarak dört kategoride sınıflandırabiliriz.
İslam Dini açısından yegane kutsal varlık Allah (CC)tır. Onun huzuruna ancak temizlenerek çıkılabilir. İslam dinindeki diğer kutsallar doğrudan yegane kutsal varlık olan Allah ile irtibatlı olduğu için; Allah o mekana, o zamana veya o nesneye saygı duyulmasını emrettiği için kutsal kabul edilmiştir. Yoksa nesnel olarak herhangi bir kudsiyet barındırması, İslamın Tevhid İnancı'na zıttır. İslam'daki kutsal mekan olan Kabe(Mescid-i Haram); Allah, Kabe ve civarına kutsiyet affettiği, dokunulmaz kıldığı ve Kabe'ye evim dediğinden dolayıdır. Kutsal zaman, cuma ve bayramlar Allahu Teala'nın:" Allah'ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın." emrinden dolayıdır. Kur'an-ı Kerim; Allah'ın vahyi, kelâmı, sözü olmasından dolayı kutsaldır. Bu kelâmın yazılmış olduğu mushaf(sahifelerden oluşan kitap) vahyi ve Allah'ın kelâmını ifade ettiği, sembolize ettiği için kutsaldır. Dolayısıyla o herhangi bir kitap değildir. Kur'an-ı Kerim'e saygı ve ihtiramla yaklaşılır. Duygu, düşünce ve bedenen -hem hakiki hem hükmi açıdan- temiz olmayan Kur'an-ı Kerim'e dokunamaz, yaklaşamaz.
Dolayısıyla kutsal dediğimiz düşünce ve anlayış biçimi tabudan farklı ve şirkten de uzak bir durumdur. Son dönemlerde gündemi meşgul eden pespaye görünümler, kutsal varlık, kutsal mekan, kutsal zaman ve kutsal nesneleri kabul etmeyen herhangi bir kutsalı olmayan bir topluluğun ortaya koyabileceği iğrenç ve esfeli safilince görünümler olduğu için ürperticidir. Antalya Serik'te ki mel'un fiil ve diğer hadiseler basit fiiller değildir. "Bu pespayelikler hangi sebeplerin sonucudur ?" diye soracak olursak: Okullarımızda eğitim kalmayıp, tamamen öğretim odaklı bir yaklaşım olmasının sonucudur. Seküler, pozitivist, materyalist bir öğretim anlayışının, dünya görüşünün sonucudur. Yegane kutsal olan Allah'ı, "muattal tanrı" haline getiren deist anlayışın, inanışın sonucudur. Her türlü kutsalı reddeden ateist inanışın sonucudur. Tabular ile kutsalları karıştırıp, ikisini aynı torbaya koyarak toptan reddeden hedonizmin bir sonucudur. Bu sonuçlarla tekrar tekrar karşılaşmamak için alınması gereken tedbir, sebepleri ortadan kaldırmaktır. Bu sonuç ortaya koymuştur ki toplumun ruhunu oluşturan dini, "Türk Milleti özelinde İslam Dinini" toplum hayatından çıkardıktan sonra geriye kalan posa; pespaye, iğrenç, esfeli safilin bir kalabalıklar yığınıdır.
Maalesef her geçen gün biz buna alıştırılıyoruz. Toplumumuz üzerinde yapılan toplum mühendisliğin farkına bile varmadan, artan petrol fiyatlarını, altın fiyatlarını, patates soğan fiyatlarını dert ettiğimiz kadar, gençliğin imanını kutsallarımızı dert etmediğimiz için yazının girişinde saydığım pespaye durumlar her geçen gün yaygınlaşmaya devam ediyor. Çözüm kutsalları tabulaştırmak ya da tabuları kutsallaştırmak değildir. Tabular yasalarla korunurken; kutsallar iman, ahlak ve manevi eğitimle korunur. Bilmem anlatabildim mi?