Köşe dönmeci sistemde okuma zorunluluğu
Siyaset Bilimi dersinde ‘Periferi Siyaseti’ yerelde ise ‘Kasaba Siyaseti’ tesmiye edilen, günün yirmi dört saatinde dır dır dır konuşulanlar siyaset midir değil midir ayrı konu ama kaçınmak mümkün olmayan doğal bir toplumsal atmosferde nefes alıp vermek kaçınılmaz.
Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Realitesi var. Ama bilmeyenlerin bilenlerden fazla laf ettiği, yazdığı bir anafor. Bilemedikleri halde biliyor rolü yapanları, bilmeyenler ile bilenleri ayırmaya vaktimizin de takatimizin de kifayet etmeyeceği ayan ve beyan. O halde yapılacak tek şey doğumdan son nefese kadar okumak okumak ve yine okumak, bilerek araştırmak. Okumayan, sorgulamanın, araştırmanın yolunu, yöntemini de bilemez diyor okuma ve yazmanın künhüne vakıf ulema, üdeba.
Her gün 25-30 sayfa sistemli olarak aksatmadan okuyan hayatta kendisine lazım olanı ve olmayanı, lehine ve aleyhine olanı, sakınacağı, rağbet etmesi gerekeni seçecek bilgi ve bilinç seviyesine ulaşır diyor işin ehli yazarlar.
KILIÇLA ALINIR KALEMLE KORUNUR
Öncelikle okuma aracı olan kitap; susturduğunuz zaman sessiz, konuşturduğunuz zaman konuşkan, meşguliyetiniz zamanında sohbete başlayıp kafamızı ağrıtmayan, çalışma-iş zamanı bizi oyalamayan, kendisi için özel giyinip süslenmemiz gerekmeyen, yani külfete sokmayan, sıkmayan bir yirmi dört saat misafiridir. Dalkavukluk edip azdırıp yoldan çıkarmayan saptırmayan eşsiz bir dost, aynı şekilde bıktırıp usandırmayan, münafıklık yapmayan, bize karşı yalan söyleyip dolandırmayan, çeşitli dolaplar çevirmeyen en faydalı yoldaştır hayat boyu.
DÜNÜ YARINA TAŞIYANDIR KİTAPLAR
Bilmenin, öğrenmenin, arkası kesilmeyen, bitmeyen, tükenmeyen, fışkıran menbağıdır bilgi aracı okuduğumuz kitap. Köşe taşıdır beyni inşa etmenin, beyin binasının. Görmediklerimizi gösteren, hayatta işitmediklerimizi duyuran, asırlar ve nesiller arası iletişim ulaşım ve bilgiye kavuşma kavuşturma köprüsüdür. Hayatta kafamızdaki pek çok derde, soruna ilaç medeniyetlerin ve insanlığın yetiştirdiği dâhilerin inşa edildiği ana malzemesi, tuğlasıdır kitap.
Kitaplardan değil, kitapsızların çok çok büyük felaketler saçtığı çağdaş dünyada yaşıyoruz, onlardan korkmalı, korunmalıyız halihazır hayatımızda. İnsanlık sarsılıyor. Denizler, karalar ve semamız kirletilip bozuluyor. Allah’ın arzı ve seması kitapsızlar eliyle fesada/helake ramediliyor. Gidişat beni Ademin görmediği büyük afat ve felaketlere işaret ediyor. Kitaplara ve hakikatlere sarılmazsak maalesef. Koca dünya ve insanlık, sloganlarla, yalanlarla, yönetilemez, yönlendirilemez. Gözlerimizi açmak, kafamızı çalıştırmak zorundayız ki Allah indinde mesulüz.
Yukarıda işaret ettiğimiz önemine binaen insanlar kitap almaya, okumaya su kadar ekmek kadar hava kadar önem vermeli, erinmeden okumalı diyorum. Erinen veya başka nedenlerle okumayan, sorumluluk hissini öldürmüş olur. Üç SSS kuralı vardır. Sevgi, saygı ve sorumluluktan ibarettir insanın hayatı. Sorumluluktan kaçan insan ruhen ölür. Bambaşka ve karamsar, huzursuz, mutsuz bir alemde yaşar.
Maziyi, dünü, atiye, yarına taşıyan, medeniyeti medeniyete, insanı insana bağlayan vasıtadır okumak zorunda olduğumuz zaruri kitaplar. Kitap ve ilim yoluna emek veren alimi ölüm bile öldüremez. Ölümü öldüren panzehirdir bilgi, ilim ve kitap. Ölen Hz. Mevlana’yı ölümsüz kılan Mesnevisi ve diğer eserleri değil mi? Yunus’u Divanı değil mi?
HER KİTAP BİR SARAY
Yazar Ruskin, kitaplar da ikiye ayrılırlar diyor. Geçici olanlar ve kalıcı olanlar. Geçiciler, faydalı veya tatlı birer konuşma: Seyahatnameler, hatıralar. Bunlar kitaptan çok bir nevi mektup, bir nevi gazete küpürü. Kalıcı kitap sohbet değil yazıdır.
Bir kitaba sığdırılmak istenen bütün bir hayat. Sonsuzluğa gönderilen mesajdır kitap. Kimsenin söylemediği ve söyleyemediği gerçek. Her yazar birkaç sayfayı kaleme almak için gelmiştir dünyaya. Yazar mümkün olsa taşlara kazır fikirlerini.
Cemil Meriç noktayı koyuyor “Her kitap tılsımlı bir saray ama kapıları her gelene açılmaz. Her kitapta kendimizi okuruz. Kitaplar terk edilmiş metruk kervansaraylar gibi boş. Onları dolduran senin beynin, senin kalbin, gönlün. Denize atılan bir şişe her kitap. Asırlar, çağlar, denizde oynayan birer çocuk. İçine gönlünü boşalttığın şişeyi belki açarlar, belki açmazlar”
Kısaca küreselin en etkili silahı elan ne tüfek, ne balistik füze ne cop ne makineli tüfek ne siyasi iktidar ne de sermayedir. Aksine bunların sindiremediği ama bunların hepsini sindiren kitap ve okumadır günümüzün gerçek silahı.
Rabbimiz bilginin bilincine erdirsin diyelim.