Konya’nın Kültür Çınarları: Dr. Ali Kemal Belviranlı
Osmanlıdan Cumhuriyet dönemine edebiyat ve sanat dünyamıza eserleri ile katkı vermiş önemli bazı insanlar Konya’da bulunmuşlardır. Konya' da bulunma sebepleri genelde mesleki görevleri, sürgün edilmeleri, eğitim yapmaları, çocukluk günlerini geçirmeleri ve Konya’da doğmak gibi başlıklarda toplanmaktadır.
Konya 'nın kadim tarihine dayalı kent yaşantısı ve kültüründen etkilenen ve iz bırakan bu kişiler arasında Aşık Dertli, gazeteci yazar Ebüzziya Tevfik, Ahmet Hamdi Tanpınar, Sabahattin Ali, Nazım Hikmet, Atilla İlhan, Tarık Buğra, Zülfü Livaneli gibi yazarlar, Pertev Naili Boratav gibi bilim adamları, tiyatro ve sinema alanında Altan Günbay, Yılmaz Güney, Selda Alkor, müzik alanında ise Ruhi Su, Seçil Heper ve Emel Sayın gibi isim yapmış insanlar dikkat çekmektedir.
Edebiyat ve sanat dünyamıza önemli katlı sağlamış bu kişilerin hayatlarında ve eserlerinde Konya ile birlikte anılan çizgiler oluşmuştur. Eserlerinde ortaya çıkan bu yansımaları bulmak, varsa hatıralarını saptamak ve Konya’daki yaşamlarına ait siyah beyaz fotoğrafları araştırarak Konya günleri başlığı altında kaleme aldım. Edebiyat ve sanat dünyamıza katkı sağlayan bu kişilerin Konya ile birlikte anılan ve eserlerinde ortaya çıkan birikim ve etkileşimleri önemli buluyorum. Konya’nın onlarda bıraktığı hatıralar ile birlikte sanatçıların Konya’da kültürüne katkıları karşılıklı bir esinlenme çizgisi oluşturmaktadır. Birkaç yıldır özellikle bu insanların Konya’da geçirdikleri günler ve kadim şehir irfanının onlarda bıraktıkları izler üzerinde araştırmalar yaptım.
Bu bağlamda doğma büyüme Konya’lı olup hem kendi meslek alanlarında temayüz eden hem de Konya irfanına, edebiyatına, düşünce hayatına katkı veren sanatçı ve yazarları da tanımak gerekir. Yani Konya’dan ülke geneline yansımalar ve eserler ortaya koyan kültür çınarlarını tanıtmak biz yeni kuşak yazarların bir görevidir. Kalem sahibi ve kültür hadimi olarak bilinen bu değerli insanlarımızı tanıyıp tanıtmayı üzerime bir vefa borcu biliyorum. Kültür çınarları olarak efkar-ı umumiye mal olmuş bu insanları yazmaya değerli baş öğretmen Namık Ayas ve Gazeteci İhsan Kayseri ile başlamıştım.
Kültür çınarları kapsamında bu kez kültür adamı, doktor, yazar, bestekar, hattat ve yayıncılık yapmış olan Dr. Ali Kemal Belviranlı’nın hayatını bu perspektiften irdeleyelim. Ali Kemal Belviranlı 15 Kasım 1924’te hafız bir anne ve hafız bir babanın ilk çocuğu olarak Konya’da dünyaya gelmiştir. Annesi Fatma Hanım, babası ise kaşıkçılık mesleğiyle tanınan Kaşıkçı İsmail Hakkı Efendi’dir. Babası İsmail Hakkı Efendi on yaşındayken hıfzını tamamlayarak medrese eğitimi görmeye başlamış, Arapça ve İslami ilimler tahsilini Hacı Veyiszâde’nin başmüderrisi olduğu medresede tahsil etmiştir.
Ailesi, babası Kaşıkçızâde İsmail Hakkı Efendi’nin köyü olan Konya Bozkır’a bağlı Belviran’a nisbetle Belviranlı soyadını aldı. İlk eğitimini babasından gördü. Kadir Şeyhzâde Ali Efendi ve İbrâhim Efendi’den hıfzını tamamladıktan sonra 1944’te Konya Lisesi’ni birincilikle bitirdi. 1933’te Kapı Camii’nde Ali Ulvi Kurucu ve Nuri Pişkin ile birlikte mukabele okudu.
Dinî ilimler alanında özel dersler aldı. Tıp fakültesini birincilikle kazandı ve Yüksek öğrenimini İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tamamladı (1949). Dini ilimler alanında Arapça ve Farsçadan özel dersler almış aynı zamanda öğrencilik yıllarında İstanbul’dayken kıraat ilmine hâkim olmak için Abdurrahman Gürses’in yanında eğitim görmüştür. (https://www.bidunyahaber.org/ali-kemal-belviranli/)
Öğrencilik yıllarından itibaren İstanbul’da aralarında M. Sami Ramazanoğlu, Hasib Efendi, Abdülaziz Bekkine, Mehmet Zahit Kotku gibi hocaefendilerin; Ömer Nasuhi Bilmen, Bekir Hâki Efendi, Abdurrahman Şeref Güzelyazıcı, Hasan Basri Çantay gibi âlimlerin; Nurettin Topçu, Necip Fazıl Kısakürek, İbnülemin Mahmud Kemal İnal ve Mahir İz gibi şair ve ediplerin olduğu sohbetlerde bulundu.
Dinî mûsiki alanında Ali Üsküdarlı ve Sadettin Kaynak’tan faydalandı. Nisan 1951- Nisan 1953 arasında yirmi dört sayı çıkardığı İslâm’ın Nuru dergisinde anılan şahsiyetlerin önemli bir kısmının yazı ve şiirleri yayımlandı. İkinci Mehmet Akif olarak betimlenen şair ve yazar Ali Ulvi Kurucu ilk şiirlerine bu dergide yer verdi. 1953’te Konya’ya döndü; bir yandan hekimlik mesleğini icra ederken diğer yandan kurucuları arasında yer aldığı Aydın Fikirler Kulübü başta olmak üzere çeşitli cemiyetlerde kültür ve sanat faaliyetlerinde bulundu.
İstanbul’un kültür ve sanat ortamının Konya’ya taşınması için çaba gösterdi. İmam-Hatip Okulu ve Yüksek İslâm Enstitüsü öğrencilerine yönelik özel Osmanlıca ve mûsiki çalışmaları yaptırdı. Türkiye İmam-Hatip Okulları Mezunları Cemiyeti’nin yayın organı olan ve 1961-1979 yılları arasında yayımlanan Türkiye’de en uzun soluklu dergilerden biri olan İslâm’ın İlk Emri Oku’da makaleler yazdı. 1967-1973 yıllarında Londra’da meslekî çalışmalarının yanı sıra uluslararası İslâmî teşkilâtlarda aktif görevler üstlendi. Daha sonra Konya’ya dönerek hekimlikle birlikte kültür ve sanat faaliyetleri ve yayıncılıkla uğraştı. 14 Eylül 2003’te Konya’da vefat etti ve Hacı Fettah Mezarlığı’na defnedildi. (https://islamansiklopedisi.org.tr/belviranli-ali-kemal)
Ali Kemal Bey kültürel faaliyetlerine devam ederken bir yandan da özel muayenehanesinde mesleğini sürdürmüş, eğitimine destekte bulunduğu gençleri sahipsiz bırakmayarak onlarla ilgilenmeye devam etmiştir. Dâhiliye alanında uzmanlık yapmak üzere İngiltere’ye giden Ali Kemal Bey, 1967 yılında da altı yıl süren bu tıp ihtisas eğitimi için Londra ve Birmingham’da kalmıştır. Bu dönemde İslam dünyasından birçok kıymetli fikir adamıyla tanışmış, meslekî çalışmalarının yanı sıra uluslararası İslamî teşkilâtlarda aktif görevler de üstlenmiştir. Tarihler 1973 yılını gösterirken yeniden memleketi Konya’ya dönerek hekimlik vazifesinin yanı sıra kültür-sanat faaliyetleri ve yayıncılıkla uğraşmıştır.
“Aruz”u sevdiren doktor
Onun aruzu sevdirmek üzere hazırlanmış olan eseri “Aruz ve Ahenk”le ilgili olarak da Ali Nihat Tarlan hocanın söylediği sözler sitayişkâr ve manidardır. Yaşanan hadiseyi Ömer Kirazoğlu anlatmıştır:
“İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ndeki odasında Prof. Dr. Ali Nihat Tarlan Hoca’yı ziyarete gitmiştim. Baktım, masanın üzerinde (Ali Ulvi Kurucu’nun) şiir kitabı “Gümüş Tül ve Alevler” le Ali Kemal’in “Aruz ve Ahenk” kitabını gördüm. Ali Nihat Hoca’ya kitapları işaret edince şöyle dedi:
“Bu doktor çok zeki, çok müstesna bir çocuk… Yahu bana yeniden aruzu öğretiyor. Aruzun sırlarını keşfediyor, iyiliklerini anlatıyor. Bana bu kitap kendisini okutturdu. Kâinattaki ahenkten bahsediyor. Osmanlının aruzu niçin aldığının, sevdiğinin felsefesini yapıyor. İftihar ettim; memnuniyetle okudum…” (https://kamilbuyuker.wordpress.com/2015/09/09/zevk-i-selim-sahibi-bir-doktor-ali-kemal-belviranli/)
Kardeşi Ömer Faruk Belviranlı’nın anlatımıyla ise; “ Ali Kemal Abimin çok kuvvetli hıfzı vardı. Hatta Ali Kemal Abim vefatından önceki 1.5 aylık o en zor alzheimer döneminde sürekli Kur'an-ı Kerim okur namaz kılardı. Bizleri bile tanımıyordu. Biz takip ediyorduk; 2 cüz okurdu mesela, bir tane hatası çıkmazdı. Ali Kemal abim musikişinastı aynı zamanda. Sırf Ali Ulvi Abi'den bestelediği 50 tane ilahi var. Klasik formlarda ve şarkı formunda meselleri var. Onun yanında İslam'ın Nuru mecmuasını çıkarmıştır. Bizim camianın çıkardığı ilk dergilerdendir. Mükemmel bir mecmuaydı. Her sayıda öyle bir yazı kadrosu vardı ki. Sami Ramazanoğlu Efendi hazretleri falan muhasebesini tutardı. 24 sayı çıktı. Her sayıda muhakkak bir hat ilavesi vardı. Enteresan bir adamdı. Yazmış olduğu İslam Prensipleri kitabı çok büyük bir boşluğu doldurdu. Onun dışında cami musikisine -özellikle Anadolu'da- önemli bir hava getirdi.” (https://www.tyb.org.tr/1-talebe-icin-40-munafigin-kahrini-cekebilirim-24569h.htm)
Gönlünü Kur’an nuru ile parlatan her müslümanda şiir ve musiki zevki vardır.
Ali Kemal Belviranlı’nın aklı selim, fikri selim ve zevki selim sahibi bir insan olarak şu tespiti oldukça önemli: “Gönlünü Kur’an nuruyla parlatan, dilini ve kulağını onun güzel okunuş ve ahengine alıştıran bir Müslümanda, gerçek manada ve elbette bir şiir ve musiki zevki var demektir.” (Ali Ulvi Kurucu, Gümüş Tül ve Alevler, Marifet yay. 2003, s.9)
Ali Kemal Belviranlı kendisinden önceki ve sonraki nesilleri birbirine bağlayan bir köprü aynı zamanda. Osmanlı’nın son devirlerini idrak eden çok önemli isimlere yetişmiş, onlarla ahbaplık ve yârenlik etmiş. Onların ufkunun ve gayretinin sonraki dönemlere aktarılmasına vesile olmuş. Bilhassa Osmanlı kültürünün ve Osmanlıcanın günümüz Türkiye’sinde yaşatılması ve yaygınlaştırılması hususunda, merhumun çok büyük hizmetleri olmuştur. (https://www.derintarih.com/soylesi/gecmisi-bugune-baglayan-bir-kopru-sahsiyet-ali-kemal-belviranli/)
Ali Kemal Belviranlı 1952 yılında “İslâmın Nuru” dergisinde yazdığı “müslüman ye’se(ümitsizliğe) kapılma” yazısı ise bir ser levha olarak önemli bir içeriğe sahip. Gaileler ile dolu bir dünya hayatında karşılaştığımız birçok kötü durumlar ve dalgalanmalara karşı ne yapılması gerektiğini harikulade betimlemiş. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil’in Gençlerle Başbaşa kitabında gençlere verdiği tavsiyeleri yetişkinler için bir kimlik ve ümit aşısı olarak vurgulamış:
Müslüman Ye’se Kapılma
Gün olur yeryüzünde; topyekûn bütün işlerin fenâya doğru gittiğini, hayır duygusunun cemiyetlere veda ettiğini,
Meşrû fiillerin, beğenilmiş işlerin terk edildiğini, doğru yolun kapatıldığını, sapıklığın teşvik gördüğünü, revaç bulduğunu...
Adaletin gizli, cevrin, eziyetin açık, ilmin terk edilmiş, cehaletin istenen bir meta haline geldiğini, dostluğun zayıf, düşmanlığın kavî olduğunu görürsün.
Sen Allah’a (c.c) bağlan...
Sakın, ye’se, ümitsizliğe kapılma!
Gün olur; belki bu imkân âleminde muhterem insanların, zan altında, incitilmiş, hasta edilmiş ve inim inim inletilmiş olduklarını, şerirlerin ise, bilakis zevkleriyle meşgul memnun ve itibar gördüklerini; hile ve istibdadın uyanık, vefa ve hürriyetin uykuda, yalanın tesirli bir güç, rüşvetin yoldan saptırıcı, doğruluğun terk edilmiş, esnafın reddedilmiş olduğunu görürsün...
Sen Kur’an’a sarıl!
Sakın, ye’se kapılma!
Gün olur; belki de bu fânî âlemde hakkın hezimete uğramış, bâtılın zafer kazanmış, hırsın gálip, kanaatin mağlub, âlimin nasipsiz, edibin mübtezel, hak sahibi ve mazlumların zelil, haksız ve zâlimlerin azîz olduğunu görürsün.
Sen Peygamber’e (sav) tâbi ol!
Sakın, ye’se kapılma!
Gün olur, bu ihtimaller diyarında; akıllıların deli sayıldığını, türlü işkencelere tâbî tutulduklarını; gün olur; binlerce sehpanın zulmü teyid ettiğini, gün olur; takvanın madum (idama mahkum edilmiş), putların mabud, kalplerin imansız, dillerin Kur’an’sız olduğunu görürsün.
Sen imanlı ol!
Sakın ye’se kapılma!
Gün olur: O korkunç ve kıpkızıl diyarda; nasipsiz ve nesepsizlerin, zalim ve hain kindarların, ahmak ve fâsık riyakârların, işte ve fikirde bunlarla birlikte olan fâcir (günahkâr) hissedarların, namütenahi hazineleri bir anda inkâr ve iptal eyleyen câni günahkârların, bâtılın savunucusu yaygaracı dellalların insanlığı; barış ve sükûndan, hak ve hürriyetten mahrum etmek için milyonlarca cana ve mala kıydıklarını ve malûm olan bu hallerinin yükselmekte olduğunu duyarsın...
Sen Peygamber’i (sav) örnek bil!
Sakın ye’se kapılma!
Gün olur: Gene bazı maddeci diyarlarda ilim için leke olan sahte münevverlerin, görgüden habersiz kozmopolit cahillerin, fobilere müptela materyalist ekollerin hayâdan, edepten, iffet ve ismetten mahrum ve bîbehre putlaşmış cansızların, tağutperest muzahrefatın, dünya fikir âlemini karmakarışık ettiklerini; sineleri levse, pisliklere, toplumları nifaka ve ihtilafa sürüklediklerini görürsün...
Sen âyet ve hadisten ilham al!
Sakın ye’se kapılma Müslüman!..
Senin Arş’a çıkan şekvanı, cihanı titreten hıçkırıklarını, mazlum ve mükedder gönlünü asırlardır gülmeyen yüzünü, ehadiyyete yönelttiğin niyazlarını, dinin, vatanın ve milletin için çarpan mübarek kalbini Rabbi Müteal Hazretleri görmüyor ve duymuyor mu sanıyorsun?..
Allah’ımız (cc) Alîmdir. Habîrdir. Semidir. Basirdir. Allah mü’minlerin yardımcısıdır. Onları zulmetten nura çıkarır. Sen müsterih ol! Rabbimiz, Allah’ımız Müslümanları me’yus etmeyecek ve mutlaka sevindirecektir. Ve bir anda mü’minlere lutfiyle tecelli edecek, Zâtına (cc) düşman olanları kahrıyla helak eyleyecektir. Yeter ki sen, Allah’a bağlan, gayene ulaşmana kolaylık versin. Kur’an’a sarılmazsan eğer, ye’se düşersin.
Teyid edecek el, evet, elbette seni Hak’tır.
Bâtıl yıkılıp hâk ile yeksan olacaktır.
14 Eylül 2003’te aramızdan ayrılan ve Hacı Fettah mezarlığına defnedilen Ali Kemal Belviranlı, özellikle gençlerin inanç, itikad noktasında eksiklerinin telafisi için neşriyat yapmıştır. Mehmet Akif’in yazdığı ve ilahi olarak bestelenen:
Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete râm ol;
Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.
beyitlerine, Dr. Ali Kemal Belviranlı merhumun nazire olarak yazdığı
Allah’a dayan, gayene tevfikini versin.
Kur’an’a sarılmazsan eğer, ye’se düşersin.
beyitleri manidardır. Baki kalan bu kubbede hoş bir seda imiş. Dr. Ali Kemal Belviranlı hak yolda büyük uğraşlar veren, ömrü boyunca muttakilerden olmaya gayret eden bir kimse olarak bu dünyada ses getiren eserler üretmiştir. Bizlere o ve onun gibi kültür çınarlarından ilham alabilmeyi nasip etsin. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun.
Ali Kemal Belviranlı’den bir şiir