KIRMIZI ELMAS
‘’Ve sabret! Çünkü Allah iyilik edenlerin mükafatını yitirmez.’’ HUD, 115
**
Bir seyyah dağ bayır gezerken bir akarsuyun içinde kırmızı bir elmas bulur.
Ertesi gün yolda bir adamla karşılaşır. Adam çok açtır. Seyyah torbasındaki yiyeceği yeni karşılaştığı
bu kişiyle paylaşır. Ama erzak çantasını açarken aç adamın gözü çantadaki elmasa ilişir.
Seyyahtan bu elması kendisine vermesini ister. Seyyah hiç duraksamadan elması adama uzatır.
Adam başına konan talih kuşunun sevinci ile koşarak uzaklaşır oradan. Artık kendisine ömür boyu yetecek maddi güvenceye sahiptir.
Bir kaç gün sonra seyyah, arkasından koşarak kendisine yaklaşan adamı görür.
Adam nefes nefese değerli taşı seyyaha uzatır:
- ‘’Senden ayrıldıktan sonra uzun uzun düşündüm. Bu taşın ne kadar değerli olduğunu biliyorum ama sana onu geri iade etmek, senden daha değerli bir şey almak istiyorum.
Bu taşı bana rahatlıkla vermeni sağlayan o içindeki şey her ne ise ondan istiyorum.’’
**
İnsanın gönlünde saklı o kadar hazineler vardır ki onlar verdikçe çoğalır, sakladıkça kalbi sıkar. Doğallık insan için büyük bir nimettir. Doğal, samimi, içinden geldiği gibi davranabilmek, hem kişinin kendisi hem de onunla birlikte olan insanlar açısından büyük bir konfordur. Çünkü bu insanın kalbi küp gibidir, içinde ne varsa, dışarı o sızar. Bir insanı memnun edecek nice şeyler vardır. Bu hasletlerin başında masivayı yani dünya sevgisini gönülden çıkarmaktır. Sonunda iyiler kazanır.
Kainatın sahibi yüce Rabbimiz buyuruyor ki:
‘’Sizden, hayra çağıran bir cemaat bulunsun. İşte felaha erenler onlardır.’’ (ALİ İMRAN, 104)
Saygı birbirimizle iletişim kurmamızı, sevmemizi sağlayan, bir ayağı dünyada, bir ayağı ahirette uzun, yegâne köprüdür. Başkalarını itelemek iman ehline yakışmaz. Zamanımız çok az ve paylaşacak çok şey, yapacak çok işimiz var. Son nefesimizi verene kadar kim bilir kimler, hangi hadiseler gelip dokunacak bizim hayatımıza. Hayatı bu kadar kendimize mal etmesek belki o kadar üzülmeyeceğiz. Sevinmeyeceğiz de…. Yere düşen ekmeğin üstüne basmadığımız gibi, yere düşen insanı da tekmeleyemeyiz. Şahsi ihtiras ve emellerimizi gözeterek başkalarının haklarını hiçe saymak, onlara saygı göstermemek dinen de caiz değildir. Bu büyük bir vebaldir. Büyüklerle küçükler arasındaki saygı ve sevgi denizlerle nehirlerin kucaklaşmasıdır. Hayatın akışında bazen ulaşmak istediklerinize onları yakalamaya çalışarak değil, onların size gelmelerine izin vererek ulaşabilirsiniz.
Bazen en doğrusu olayları kendi akışına bırakıp müdahale etmemektir.
Sorunlara bakış açınızı değiştirdiğinizde farklı çözümler bulabilirsiniz.
Günler, aylar, yıllar, gelir geçer, dünya gelir geçer, elinizde hep bir insan sıcağı olsun...
Baki’nin dediği gibi:
‘’Âlemde sesin Davut gibi çınlasın!.. Gök kubbede baki kalan sadece hoş bir sedadır.’’
İnsan, gözün gördüğünden ötededir; aklın anladığından âlâdır. İyilikler, Can kâsesinin içinde saklı sırlara dokunarak, bize varlığımızı bir kar tanesi yumuşaklığında hatırlatmalı.
İnsan Güzeldir, içinizdeki güzelin uyuduğunu fark edin ve onu uyandırmak için
çırpınan bir sevgi yolcuğuna çık.
Eğer sen de içindeki güzeli uyandırmak istersen hadi gel arkadaş olalım…
**
Mahalli seçimler, Cennet Vatanımıza ve Aziz Milletimize hayırlı mübarek olsun.
Kim kimin gönül evini yıktı ise gidip özür dilesin, helalleşsin.
Şerler def ola, hayırlar feth ola, İnşaallah…
Fiemanillah…